Tasavvufun Menşei ve İmam-ı Azam Ebu Hanife
HeyetTasavvufun Menşei ve İmam-ı Azam Ebu Hanife Sözleri ve Alıntıları
Tasavvufun Menşei ve İmam-ı Azam Ebu Hanife sözleri ve alıntılarını, Tasavvufun Menşei ve İmam-ı Azam Ebu Hanife kitap alıntılarını, Tasavvufun Menşei ve İmam-ı Azam Ebu Hanife en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
amelsiz ilim, ruhsuz beden gibidir.
Sayfa 63 - Îmam-ı Azam Ebû Hanîfe
Hayırlı Cumalar
"Rabbine nasıl ibadet edeceğini bilmek,
çok ilim elde etmekten daha hayırlıdır."
Îmam-ı Azam Ebû Hanîfe
![Selîm Gök[h]an](https://r2.1k-cdn.com/sig/size:96/plain/https%3A%2F%2F1k-cdn.com%2Fresimler%2Fuyeler%2F1266784_1714449424_K9hZo.jpg){kind=small}
Cüneyd Bağdâdî (Rahimehullâh) ise şöyle der: "Tasavvuf Hakk'ın seni sende öldürmesi ve Hakk ile diriltmesi, hiçbir şeyle alakan kalmayıp sadece Allah Teâlâ ile beraber olmandır."
"Dinde anlayış (fıkıh) sahibi olmak hükümlerde anlayış sahibi olmaktan daha faziletlidir. Zira kişinin Rabbine nasıl ibadet edeceğini bilmesi çok ilim elde etmesinden daha hayırlıdır."
Tasavvuf, kişinin davranışlarını bütün kir ve paslardan temizleyerek süsleyen, nefsinin arzu ve isteklerine muhalefet edip terbiye eden, bütün şehvetlerden ve Allah Teâlâ'nın sakınılmasını emrettiği rûhî hastalıklardan koruyup tedavi eden yegâne şeydir.
Dünyaya buğzedilecek hiçbir neden olmasa, sadece içinde Allah Teâlâ'ya isyan ediliyor olması bunun için kâfidir.
Şeyh Ali el-Havvas (Rahimehullâh) şöyle buyurmuştur:
"Nasıl olsa ezelde kaderimde yazılmıştır' diyerek bir gevşekliğe düşüp de duayı terk etmekten sakınasın! Yoksa sünneti terk etmiş olursun. Zira -ister icabet olunsun ister olunmasın- duanın bizzat kendisi ibadet ve sünnettir."
Yine Dâvûd et-Tâî (Rahimehullâh) anlatır: “Bir gün Ebû Hanîfe (Rahimehullâh) yolda yürürken elbisesine tırnak büyüklüğünde bir çamur sıçradı. Bunun üzerine Dicle nehrine giderek elbisesini yıkadı.
Onu görenler: 'Ey Müslümanların imamı! Bu kadarcık necasete ruhsat vermiyor musun da elbiseni yıkıyorsun? 'Necaset galîza olursa dirhem miktarını, hafife olursa da elbisenin dörtte birini geçmedikçe ibadete mani olmaz' diyen sensin.' dediler. Ebû Hanîfe: 'Benim bu davranışım takvanın gereğidir. Diğer söylediğim ise fetvadır.' diye cevap verdi."
İmam Kuşeyrî (Rahimehullâh) "er-Risâle"sinin takva bahsinde şöyle der: “İmam Ebû Hanîfe (Rahimehullâh) alacaklısının ağacının gölgesinde oturmaz ve: 'Verilen borç beraberinde bir menfaat getiriyorsa o faizdir.' derdi."
Tasavvuf, meyve ağaçlarıyla lebâleb dolu bereketli bir vadi, nefisleri tezkiye eden, ruhları yücelere taşıyan Rahman'ın rızasına erdiren büyük bir yoldur. Tasavvuf, yakîn mertebelerine ulaşmayı temin ettiği için dinin bir rüknü ve tamamlayıcı parçasıdır.
Tasavvuf, kitap ve sünnetle amel eden, aydınlanıp parlayan insan kalbine atılan bir ilimdir. Her kim kitap ve sünnetle amel ederse, ilimler, edepler, sırlar ve lisanın tabir etmekten aciz kalacağı hakikatler kendisine verilir.
İmâm-ı Âzam Ebû Hanîfe hakkında..
Dâvûd et-Tâî (Rahimehullâh): "O, gece yolculuk yapanların yollarını bulmak için baktıkları bir yıldız, müminlerin kalplerine taht kurmuş bir rehberdir."
Büyük İmam imam-ı rabbani hazretleri mektubatında şunları söyler;
" İmamı Azam takvasının bereketi ve sünnet seniyye'ye tabi olması sebebiyle içtihat ve istinbatta büyük derecelere Nail olmuştur. diğerleri onun anlayış seviyesinden aciz kalmışlardır. O yüzden manaların inceliklerine inerek yaptığı içtihatları kur'an-ı kerime ve sünneti seniyyeye muhalif zannedilmiş o ve ashabını rey ashabından sanmışlardır. zira onun ilmine kabiliyet ve ferasetine Vakıf olamamışlardır
Sayfa 50Kitabı okudu
50 senedir insanlarla oturup kalkarım. Bir kusurum olduğunda beni affeden, kendisine gidip gelmesem de beni ziyarete devam eden kusurumu örten, kızdığı zaman da kötü bir şey yapmayacağından Emin olduğum bir kimseyi göremedim esasında böyle olmayan kimselerle vakit kaybetmek büyük ahmaklıktır
Sayfa 60Kitabı okudu
İbrahim Bin Ethem bir gün üzerinde yünden yamalı bir derviş elbisesiyle İmam azam'ı ziyarete geldi. meclisteki bazıları hakir bakışlarla onu süzmeye başladılar İmamı Azam "seyyidimiz İbrahim Bin Ethem geldi" diyerek onu karşılayınca oradakiler "Müslümanların imamı bir sözü boşa söylemez neden bu sözü söylediniz ey imam" diye sordular İmamı Azam
"bu zat daima Allah'ın hizmetinde bulundu bizi ise kendi nefsimizin.. o yüzden o bizim seyyidimizdir"
Sayfa 46Kitabı okudu