Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Şeriat-Hakikat İlişkisi

Tasavvufun Oluşumu

Abdullah Kartal

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
tasavvuf, tarihi şartlara göre daima kendini sorgulamış bir ilimdir.
Sayfa 18 - Emin YayınlarıKitabı okudu
..bu topluluk Allah katında değerli olan ilimleriyle dünyalık talep ettiler ve ilmi dünyalık avlamak için bir kapan olarak gördüler. Bu ne kötü bir şeydir! Kendisiyle ancak kalıcı olanın talep edileceği bir şeyle, gidici olanı elde ettiler.
Sayfa 50 - Emin YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Tasavvufun teorisyenleri olarak tanımlayabileceğimiz Serrâc, Kelâbâzi, Ebu Talib Mekki, Kuşeyri ve Hucviri gibi yazarların esas gayesi ve çabası, tasavvufun temel umdelerinden taviz vermeden söz konusu 'uzlaşma'yı sağlamaktı.
Sayfa 264 - Emin YayınlarıKitabı okudu
Şüphesiz şeriat ve hakikat ilişkisinin zorunluluğu bağlamında tasavvuf tarihinde en mükemmel formülasyon, Kuşeyri'ye aittir. "Hakikatle desteklenmeyen şeriat makbul olmadığı gibi şeriatla sınırlanmayan (gayr-ı mukayyed) hiçbir hakikat de elde edilebilir değildir."
Sayfa 209 - Emin YayınlarıKitabı okudu
Bu durum karşısında Davud (as)'ın şu sözünü hatırladım:.. "Ey Rabbim! Bedenimi oruç ve namazla temizlememi emrettin. Peki kalbimi ne ile temizleyeyim? Allah Teala şöyle cevap verdi: Ey Davud! Keder ve üzüntülerle."
Sayfa 154 - Emin YayınlarıKitabı okudu
Peki tasavvufi tecrübenin tanımlanamaz ve ifade edilemez bir mahiyet taşıması, bilginin kavramsallaştırılması gerçeği ile çelişmez mi? Öncelikle belirtmek gerekir ki tasavvufi söylemin bu paradoksal yapısı hiç hatırdan çıkarılmamalıdır. Ancak diğer taraftan sufiler bu tezadı aşmak için çözüm yolu da bulmuşlardır. Bu bağlamda sufilerin temel amacı, söylemin tanımlanamaz ve ifade edilemez yapısına zarar vermeden sınırlı olan dil ile tecrübe ettikleri manaları aktarmak şeklinde özetlenebilir. Buna, lafzın sınırlarına boyun eğmeden sınırsız hakikatleri sınırlı dil ile ifade etmek de diyebiliriz.
Sayfa 80 - Emin YayınlarıKitabı okudu
Reklam
zühd: ilk nüve ve ayrılmaz parça
Zühd, esasında tasavvufun her döneminde ortak bir yöne işaret eder. Başka bir ifadeyle tasavvuf, hangi süreçlerden geçmiş olursa olsun, ya da hangi kavramı ön plana çıkartırsa çıkartsın zühd, tasavvuf ilminin esas yapısını teşkil eder. Bu itibarla zühd, H. 200 yılından az önceki dönemde yaygınlık kazanan ve bağımsız bir ilim olan tasavvufun ilk nüvesini teşkil eder.
Sayfa 49 - Emin YayınlarıKitabı okudu
100 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.