Tekalif-i Milliye

Hikmet Özdemir

Öne Çıkan Tekalif-i Milliye Gönderileri

Öne Çıkan Tekalif-i Milliye kitaplarını, öne çıkan Tekalif-i Milliye sözleri ve alıntılarını, öne çıkan Tekalif-i Milliye yazarlarını, öne çıkan Tekalif-i Milliye yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
“Kurtuluş Savaşı büyük bir matematik mimarîdir. Yenmekten yenilmeye kadar tasarlanmamış, hesaplanmamış hiçbir yanı yoktur. Bütün olasılıklar değerlendirilmiş, önlemler hazırlanmış ve Büyük Taarruz, böyle bir matematik mimarinin zirvesinde başlatılmıştır.” -Mustafa Kemal Atatürk
Sayfa 84 - Celal Bayar, Atatürk’ün Metodojisi ve Günümüz
Çarıksız askerlerin kurtardığı vatan..
Her ilçede bulunan ilçe hane sayısınca, birer taktın çamaşır, birer çift çorap ve çarığın en son 1O Eylül 1921 gününe kadar hazırlanması ve komisyonlar ambarlarına verilmesi zorunludur. Örnek olarak, 1O bin hane bir ilçe, kesinlikle O bin takım çamaşır ve 1O bin çarık ve çorap verecektir.
CumhuriyetKitabı okudu
Reklam
ünlü Mareşal Erich Ludendorf, Der Totale Krieg (Topyekün Savaşı) adlı yapıtında, "anlatmak istediklerinin göz kamaştıran uygulamasının Türk Milli Mücadelesi'nde" olduğunu yazmıştır.
"Tekalif-i Milliye uygulamalarından yakınanlar arasında, Başkomutan Mustafa Kemal Paşa Hazretleri'ne çok yakın olan Besim Atalay gibi kişiler de vardır:"O günün Anadolu'sunda, tarımsal ekonominin itici gücü insan ve hayvan emeğiydi. Savaş nedeniyle erkeklerin silah altına alınması ve Tekalif-i Milliye Komisyonları'nın da askeri taşımacılığı sağlamak için halktan öküz toplamış olması, ister istemez tarımı etkilemişti. Bunu göz önünde tutan Besim Atalay Bey (Kütahya), halktan alınan bu öküzlerin her gün öldüğünü belirterek, askerin elindeki bakımsız öküzlerin bedelsiz olarak köylülere verilmesini önermiştir. ( .. )Besim Atalay Bey, 'Öküzlerin gözümüzün önünde ölmelerini engelleyemeyen bizler, acaba dünyada hangi devrimi yapacağız?' diye sormuş ve öküzlerin ölümünü engelleyemeyen bir yönetimin daha büyük dertlere çare bulamayacağı görüşünü savunmuştur."
Lord Kinross'tan
Bu savaş, Mustafa Kemal'in öteden beri öngördüğü gibi topyekün bir savaştı: 'Savaş, yalnız iki ordunun değil, iki milletin bütün varlıklarıyla ve ellerindeki her şeyle, bü­tün elde tutulur ve tutulmaz güçleriyle birbiriyle karşı karşı­ ya gelmesi ve birbiriyle vuruşması' demektir. Bundan dolayı bütün Türk milletini, cephede bulunan ordu kadar, düşünce olarak, duygu olarak ve eylem olarak ilgilendirmeliydim. Milletin her bireyi, yalnız düşman karşısında bulunanlar de­ğil; köyde evinde, tarlasında bulunan herkes, silahla vuru­şan savaşçı gibi kendini görev almış duyarak, bütün varlığı­nı mücadeleye verecekti.
"Rıza Bey {İstanbul) - ( ... ) Samsun'dan dört deveciden bir telgraf aldım. Adıma yazıyorlar; diyorlar ki, Tekalif-i Milliye adı altında memleketin en zenginlerini oluşturan tüccarlardan yüzde 40 aldınız. Bunlar, Tekalif-i Milliye ile verdikleri malın yüzde 20'sini, geri kalan yüzde 60'ının fiyatlarına zam ederek satıyor ve zararını çıkarıyor. Biz hala bu Tekfilif-i Milliye belasından kurtulamadık ve sürekli olarak bunu bizi hakkımızda uyguluyorsunuz.
Reklam
Mebuslar.
Meclis, Büyük Millet Meclisi. Ancak, Eskişehir'in düşüşünden beri orasının bir arenadan farkı kalmamıştı. Mustafa Kemal Paşa, konuşmaların yapıldığı salondan içeri girer girmez, bir zamanlar çekim merkezini oluşturduğu yerde, bir takımolumsuz etkiler ve hatta homurtularla karşılandığını seziyordu. Neden? Onu da anlamakta güçlük çekmiyordu. Büyük Millet Meclisi'nin birçok mebusları [ milletvekilleri] büyük bir askeri yenilgiye uğradığımız kanısındaydı ve bunun sorumluluğunu onun omuzlan üstüne yüklemek istiyordu.
Mustafa Kemal Paşa, Meclis'ten neden bu tür bir yetki istemiş ve bunda ısrarlı davranmıştır? Bu sorunun yanıtı, onun ne eleştirilerinde çoğu zaman ölçüyü kaçıran insafsız muhaliflerinden kurtulmak, ne de meclisi saf dışı bırakmak isteğidir. Dönemin maliyesi üzeri ne ayrıntılı incelemelerde bulunan bir uzman olan Alptekin Müderrisoğlu, böyle bir yetkinin asıl, maliye politikası açısından, ordunun gereksinmelerini ivedilikle karşılamak için kaçınılmaz bir zorunluluk olduğu görüşündedir:
CumhuriyetKitabı okudu
Dördüncü günü sabahından başlayarak belirtilen silah ve cephaneyi sakladığı ve hile kullanarak vermediği anlaşılanlar ve silah toplama araştırmasında kötü işlem ve davranışta bulunanlar idam olunurlar.
Kürsüye çıkan Fevzi Paşa'nın rengi uçmuş, tıraş olmamış, kim bilir kaç gündür uykusuzluktan gözlerinin çevresi halka halka, giysisi toz toprak, perişan kılığıyla söze başlamıştı. Mebusların hiçbirinde ses yok, dikkatle ve onun ağzından çıkacak sözleri sabırsızlıkla bekliyorlardı.
28 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.