The Symposium kitaplarını, The Symposium sözleri ve alıntılarını, The Symposium yazarlarını, The Symposium yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
İnsan, bu dünyada belki de ölümü bile bile yaşayan ve bunu aklının ucundan bile geçirmeyen tek HAYVAN.
Platon,
The Symposium adlı eserinde insanın ölümsüzlük peşinde koştuğunu ve bunu iki şekilde çözmeye çalıştığını bizlere anlatır.
Lakin şöyle bir düşünün ölümsüz oldunuz, fani hayatınız hiç sona ermeyecek, çevrenizdeki herkes birer birer ölecek ve siz hep cenaze totenlerinde yer bulacaksınız. Savaşlar olacak, doğumlar, katliamlar olacak siz hepsine tanık olacaksınız. Sonu belli Bakırköy.
Çelikten değil titamyumdan da sinirleriniz olsa yine de bir yerden sonra kayış kopacak, zihin su kaynayacak.
Bu sefer de ölüme olan arzunuz ölümsüzlük arzusunun kat be kat üstüne çıkacak.
Bunun çözümü ya herkes ölümlü ya da herkes ölümsüz olacak.
Yukarıda anlattığım durumlar için güzel bir film var
🎬The Man from Earth
...güzel olmayanın çirkin olması gibi bir zorunluluğun olduğunu mu sandığımı sorduğunda, ona evet diye yanıt verdim.
DİOTİMA: Bilgin olmayan mutlaka cahil midir? Bilginlik ve cahillik arasında bir yer olduğunu görmüyor musun?
SOKRATES: Neymiş o?
DİOTİMA: Doğruyu bilmek ama açıklayamamak.
AGOTHON: Sokrates seninle başa çıkamam, sözlerini kabul ediyorum.
SOKRATES: Sevgili Agathon! Sokrates ile herkes kolayca başa çıkar ama başa çıkamadığın şey hakikatin ta kendisi.
Aşk, herkese tanrısal bir cesaret verir ve bu sayede o kişiyi en cesur insanlar arasına sokar. Öte yandan bir başkası uğruna ölmek de sadece âşıkların yapabilecekleri bir şeydir.
Sicilya seyahatinden dönüşünde, Atina ile savaş hâlindeki Aigina'da karaya çıkan Platon, burada esir alınarak, satılmak üzere köle pazarına çıkarılmıştı.
"...gençliğinde lirik ve dramatik şiirler yazmış ve bir ozan olmayı istemiş olan Platon bu türden bütün eserlerini ve tragedyalarını, Sokrates ile tanışıp onun öğrencisi olduktan sonra yakmıştır."
Symposion'un konusu Eros, Sevgi-Tanrı ve onun insan lar arasında doğurduğu sevgidir. Hazır bulunanların her biri Sevgiye Yunanca deyimiyle bir "epainos" veya "enkomion" yani bir övgü söylemek zorundadır. Ama övülen sevginin hep erkekten erkeğe sevgi olduğu da biz yirminci asır okur larının dikkatini nasıl çekmesin? Eflatun bu çeşit sevgiyi mi övmek istedi, bir sapıklık saydığımız sevgiyi mi? Hayır, ter sine. Yunan toplumunun ta derinlerine kök salmış bu sev giye düşmandır Eflatun. Kanunlar'da zararlı diye açık açık yerer onu. Şölen'i sonuna kadar okursanız, Eflatun'un çıkış noktasını Atina toplumundaki geleneklerden aldığı halde, sevgi kavramını hangi yola yöneltmek istediğini anlarsınız.
Ama kadınla erkeğin apayrı çevrelerde, apayrı birer ömür sürdükleri ilkçağ dünyasında, cinsel birleşmeler bir yana, sevgi duygusunun aynı cinsten insanlar arasında doğup geliştiğine de şaşmamalı.
Symposion'a Şölen dedik Türkçe.