Çiçek aşısı, eski zamanlarda uygulansa da, değişen reaktivite ya da kazanılmış bağışıklığa ilişkin bilimsel laboratuvar çalışmaları, ilk olarak Pasteur'le başlar. 1879 yılında başlattığı çarpıcı bir dizi deneyin ardından, Pasteur, tavuk kolerası, şarbon, domuz kızılı ve son olarak da kuduz aşısına karşı etkili aşılar geliştirmiştir. Söylemekten çok hoşlandığı, “şans, hazırlıklı beyinleri ödüllendirir," sözüyle, keşiflerinde şans faktörünün de önemini vurgulayarak alçakgönüllü davranmıştır. 1881 yılının yazında yaptığı tatilin ardından, günümüzde Pasteurella multocida olarak bilinen bir bakterinin yol açtığı tavuk şarbonu üzerine çalışmalarına kaldığı yerden devam etmiştir. Tatile gitmeden önce laboratuvarında kalan eski bir kültürü tavuklara aşılayan ve döndüğünde bu tavukların hastalığa yakalanmadığını gören Pasteur, bu defa hazırladığı taze kültürü tavuklara aşılamaya devam etti ve onların hastalanmadıklarını gördü. Bu tekrarlanan aşılamaların ardından hastalığa yakalanmayan tavukların, aslında ilk yaptığı eski kültür sayesinde bağışıklık kazandığını fark etti.
Çocukken Jura kasabasında yaşayan Pasteur, burada birçok insanın kuduz bir köpeğin onları ısırmasının ardından korkunç bir şekilde öldüklerine şahit olmuştu.Belki de bu olay, onu kuduz hastalığını araştırmaya itmişti. Bu hastalığa neden olan etkeni, bu virüs sadece elektron mikroskoplarıyla görülebildiğinden bulamamıştı. Buna rağmen, kuduz tarafından hasara uğrayan bir omurulik dokusunu tavşanların beynine enjekte ederek bu hastalığa karşı aşı geliştirmeyi başardı. Köpekler üstünde yaptığı sayısız kuduz aşısı deneyinden sonra, kuduz aşısını ilk defa, kuduz bir köpek tarafından ısırılan ve annesi tarafından ona getirilen 9 yaşındaki Joseph Meister adlı çocuk üzerinde denemiştir. 6 Haziran 1885 tarihinde yapmaya başladığı, virülant olarak oldukça yoğun 14 adet aşıyı çocuğa yapmaya başladı. "Bu aşılar işe yaramaz" diye ya da "aşıların kendisi bu delikanlıyı öldürebilir" endişesiyle haftalarca uyumadı. Bu endişe dolu bekleyişin ardından Joseph Meister iyileşt ve yıllar sonra, Pasteur Enstitüsü'nde güvenlik görevlisi olarak, Pasteur'a duyduğu minnettarlığı dile getirdi. Bundan elli yıl sonra, Naziler Fransa'yı işgal ettiğinde, oranın güvenliğinden sorumlu en üst kişi olan Joseph'e gelip Pasteur'ün gizli çalışmalarını istediler; o ise mezarında yatan Pasteur'a ihanet etmektense kendini öldürmeyi tercih etti.