Tokat Alevileri Gönderileri
Tokat Alevileri kitaplarını, Tokat Alevileri sözleri ve alıntılarını, Tokat Alevileri yazarlarını, Tokat Alevileri yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.İnsanlar toplu bir halde cemde iken talibin birisi meydana çıkar. Çıktığı anda talibin 365 gününün hesabı sorulur. Meydan özünü dara çekmektir. Alevilikte kişinin kendi özünde sorgulanacağı hatırlatması erenlerce hep vurgulanmıştır.
Sayfa 33 - Kitabe Yayınları,1.BaskıKitabı okudu
Düşkünlük: Toplumdan tecrit cezası / muhadram
"Düşkünlükte bir dede veya bir talip yolda ağır bir ceza işlediği zaman onun düşkün edilmesi, yoldan düşmesi anlamına gelir. En büyük düşkünlük suçlarından birisi Kur'an-ı Kerim'de emrettiği gibi kul hakkı, bu düşkün edilir. Zina yapmak, hırsızlık yapmak düşkün edilir." "Aleviliğin töresine, inancına, ahlakına, ikrarına yanlış hareket etmek demektir. Bir gönül kırmak, birinin malına, davarına göz dikmek, birinin ırzına, namusuna göz dikmek, çalmak, çırpmak, dedikodu yapmak, eline beline diline sa- hip olamamak, diğer insanları rahatsız etmek gibi eylemleri işleyen kişi bu yolda düşkün olmuştur."
Sayfa 144Kitabı okudu
Alevilikte şeriat kapısı,
Hz. Peygamber'in kurduğu kapıdır. Tarikat kapısı, hz. Ali 'nin kurmuş olduğu ince bir yoldur. Tarikatta herkes eşittir. Erkek - kadın ayrımı yoktur.
Hz Ali , Ya Rasûlullah ben kiminle kardeş olacağım;
Sen dünyada ve âhirette benim kardeşim olacaksın Ya Ali.
Peygamber efendimiz, Ey Ashabım ;
Anamız hz. Havva, atamız hz. Adem'dir. Kimsenin kimseden üstünlüğü yoktur. Hepimiz biriz. Benden sonra Kur'an ve Ehl-i Beyt size emanettir.
"tespit"*
Batılı araştırmacıların Hristiyanlıkta ortodoksiden yani kilisenin temel öğretilerinden ayrılanlar için kullanılan heterodoks sıfatını İslam'ın farklı bir yorumu olan Alevilik için kullanmak isabetli ve uygun değildir. Hristiyanlıkta heterodoks olarak nitelenenler, dine aykırı düşünceye sahip olmalarından dolayı din dairesinin dışında değerlendirilmişlerdir. Aleviliği, Hristiyan kültüründen ödünç alınan, ortodoksluk ve heterodoksluk terminolojisine dayalı bir retorik çerçevesinde tahlil etmek pek mümkün gözükmemektedir (Bodur, 2016: 95). Çünkü İslam düşüncesinde Hristiyanlıkta kilisenin temsil ettiği tek bir ortodoksi değil farklı ortodoksiler vardır (Kutlu, 2006: 66).
Sayfa 118Kitabı okudu
Kul Himmet Ocağından Durmuş Güler Dede'ye göre:
Imam Cafer buyruğunda der ki: Bir kile üzüm gel- di. Cenneti Ala'dan bir tabak geldi, Peygamber (s.a.v)'in önüne koydular. Bir kile üzümü şehadet parmağı ile ezdi. Onu koydular hepsi tadına baktılar. İşte orada on iki hizmeti yürüttüler. Semahı orada ettiler. Sema kalkınca peygamberin tacı düştü. Kırk parça oldu. Nihayet on iki hizmetin nereden geldiğini soru- yor isen bu şekildedir.
Sayfa 114Kitabı okudu
Kul Himmet Ocağından Durmuş Güler Dede'ye göre:
" ... kırklar gitti miraca Hz. Peygamber de geriden gitti. Aslan çıktı önüne. Aslan peygambere yol vermedi. Geri döndü. Geldi ki Ya Muhammed o aslan senden nişan istiyor. Parmağında hatem yüzüğü vardı. Hatem yüzüğünü aslanın ağzına attı. Aslan yol verdi peygam- ber de gitti. Kırklar kapısına vardı. Sen kimsin? Ben peygamberim. Git ümmetine peygamberlik yap dediler. Benlik ile hiçbir yere varılmaz. Gün geldi peygambere Ya Muhammed kapıyı döv. Kapıyı dövdü. Sen kimsin? Ben peygamberim. Git ümme- tine peygamberlik yap. Nihayet üçüncü sefer de Cebrail peygam- bere dedi ki: Ya Muhammed sen oraya peygamberim demekle giremezsin. Ben fakir fukarayım ben esirim ben ednayım ben ge- dayım de. Yani benlik ile bizim yolumuz sürülmez. Kapıyı dövdü. Sen kimsin? Ben esirim ben ednayım ben fakiri fukarayım. Kapıyı açtılar o zaman peygamber bunlara sordu. Size ne derler? Bize kırklar derler. Otuz dokuzsunuz ne malum kırkınız. Hz. Ali koluna neşter vurdu. Otuz dokuzundan bir tabağa kan aktı. Selman Şeydullah'ın kanıda o bir tabağa aktı. Yani birinin kırk kırkınız bir olduğunu orada ispat ettiler. Nihayet peygamber (s.a.s) ulunuz kim dedi. Hz. Ali'yi gösterdiler. Baktı ki aslanın ağzına attığı hatem yüzüğü biz. Ali'nin parmağında. Keramete bak!
Sayfa 113Kitabı okudu
Keçeci Baba Ocağından Salih Arslan Dede'ye göre:
"...Uhud savaşında Hz Peygamber'in dişinin kanamasıyla birlikte Hz. Ali kanı alıp başına çaldığında saçları kırmızı olmuştur ve her savaşta Hz Ali'nin başına kırmızı sarık sarmıştır. Kızılbaşlık ismi buradan gelmektedir."