Tek yaratıcı olan Tanrı’yı anlatan savacı, ayrıca onun yasalarını savunuyordu. Öte Acun’u, Uçmağ’ı, Tamu’yu ve yapılmaması gereken yazukları anlatıyordu.
Başbuğ tepenin üzerindeki küçük düzlüğe gelince durdu, yönü doğuya bakacak şekilde diz çökerek oturdu. Başındaki tolgasını çıkardı ve yan tarafına koydu. Ufka doğru baktı, bakışları sanki bomboştu, hayır aslında dolu dolu ve çok derindi. Sanki bilinçini bir yere kilitlemiş, kendinden geçmiş gibiydi. Ellerini havaya kaldırdı ve Tanrı'ya, sesli olarak yakardı;
''EY YÜCE TANRI! BAŞINDA BULUNDUĞUM SENİN ULUSUN SENDE KUT BULDU. SENİN BUYRUKLARINA GÖRE İŞ YAPTI KENDİ KADİM TÖRELERİNE UYDU VE O KURALLARA GÖRE YAŞADI. HAKSIZ YERE ÖLDÜRMEDİ. HAKKI OLMAYANI ALMADI, ELİNDE OLANLA YETİNDİ. ÇALIŞTI, MAL ÜRETTİ. KITLIK OLDUĞUNDA KENDİ YAĞI İLE KAVRULDU. BOLLUK OLDUĞUNDA AÇLARI DOYURDU, ÇULSUZLARI GİYDİRDİ. EY YÜCE TANRI! ŞİMDİ, İNSAN DÜŞMANI BİR KAN DÖKÜCÜ; SENİN ÖZ BUDUNUN OLAN TÜRK ULUSUNA, KIYIM YAPMAK AMACIYLA SALDIRMAK İÇİN HAZIRLANMAKTADIR.
EY YÜCE TANRIM! TÜRK'Ü KORU!''