Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Toparlanın Gitmiyoruz 1

İsmet Özel

Toparlanın Gitmiyoruz 1 Gönderileri

Toparlanın Gitmiyoruz 1 kitaplarını, Toparlanın Gitmiyoruz 1 sözleri ve alıntılarını, Toparlanın Gitmiyoruz 1 yazarlarını, Toparlanın Gitmiyoruz 1 yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Zaruret düşüncenin düşmanıdır. Çünkü düşünce verili zaruretlere boyun eğildiği bir ortamda değil, neyin zaruri olduğunun yeniden anlaşılma zaruretinin doğduğu ortamda hayat bulabilir.
Sayfa 477Kitabı okudu
AsjdD
H.C.: Evet. Peki, son sözleriniz var, son bir iki cümle, onları da alalım sizden. İ.Ö.: Son söz olarak biliyorsunuz ki, insana son söz verildiğinde tek söyleyeceği şey imdattır. H.C.: Nedir? İ.Ö.: İmdat! H.C.: İmdat mı? İ.Ö.: Evet
H.C. (hulki cevizoğlu)Kitabı okudu
Reklam
Konuşmanın kavramsal mantığı ya da konuşmanın mantıksal kavraması
Ama en önemli iletişim imkanı, en önemli anlaşma zemini konuşmakla elde edilir Konuşmak nedir? Konuş mak pronominal bir fiildir. Yanı dönüşlü bir fiildir Yanı iki insan, iki insan konarlar. Tıpkı bakışmak gibi. Konarlar. Nereye konarlar? Belli bir anlam bölgesine konarlar. Böylece konuşurlar. Onun için ben burada nutuk çektiğim zaman pek konuşmuş sayılmam. Sadece konmuş sayılırım. O yüzden bunu tabii bir konuşmaya dönüştürmek lazım.
Sayfa 331Kitabı okudu
Kürt Sorunu
Evet, gene efendim Kürt sorunuyla alakalı bir soru. Görüşümü belirttiğimi sanıyorum fakat bu konuşmanın ilginç bir tarafı olmak üzere bir kelimenin de altını çizmek ihtiyacındayım çünkü tabi bu uzun sürecek bir iş anladığım kadarıyla, Kürt meselesi denen şey. Çünkü ben bunun bir mesele olduğuna inanmıyorum. Sizi şaşırtmak için hoşuma giden bir şey
Sayfa 330 - 1992Kitabı okudu
Gitmeden bir şey söyleyeceğim. Dinlemek konusunda, iyi dinlemek biraz sonra ben buna nasıl cevap vereceğim diye düşünmeden dinlemektir. Yani eğer bir şeyi dinlemek istiyorsanız bu konuşma geçti, ben bundan sonraki konuşmalar için söylüyorum benim konuşmalarım için değil lütfen acaba bu sözler karşısında ne söylerim diye düşünmeden dinleyin. O zaman anlarsınız bir şeyi ama yani devamlı olarak kendinizi böyle garda almış bir şekilde tutarsanız hiçbir yumruk size değmez konuşmanın amacı yumruk yemektir. Yani bırakın yumruklar yüzünüze gelsin.
Sayfa 295Kitabı okudu
Sezai Karakoç
Sezai Karakoç, modernleşen Türk şiirimizin en bilge şairidir. Onunla birlikte toplumun atardamarı olduğu kadar çok ilginç bir şekil de şiir kitaplarından adının biri "Şahdamar"dır. Toplumun atar damarlarından biri olduğu kadar endişeleri, acıları ve tarihsel yükü devreye girer fakat bu noktada çok ilginç bir tespitte bulunmak lazım; Sezai Karakoç modern duyarlığın süzülmüş bir şekilde şiirlerine yansıdığı bir şairdir. Biraz cesaretle şunu söyleyebiliriz: Sezai Karakoç şiirinde bir bilge ve bir çocuk aynı anda konuşur. Çocuk dediğim zaman bundan kesinlikle bir çocuksuluk anlaşılmamalıdır. Çocuk, - Sezai Karakoç şiirinde konuşan çocuk- safiyeti ve doğrudan söyleyişiyle şiire renk veren bir çocuktur ama dediğim gibi "bilge ve çocuk" Sezai Karakoç'un şirinde birlikte konuşan ve şiiri birlikte ören iki eğilimdir, iki yaklaşımdır.
Sayfa 267Kitabı okudu
Reklam
İnsan niçin şiir yazar?
İnsan niçin şiir yazar? Sanıyorum insan kendi varlığını hissetmek, kendi önemini başta kendine ama sonra derece derece sevdiklerine duyurmak ihtiyacında olduğu için. Ya da böyle bir duyurmadan bir korunma elde edeceğini düşündüğü için şiire eğilim gösterir. Yazarak: Yani çok temel endişeleri olmayan insanların, şiirle bağlantı kurmaları benim görüşüme göre çok zor bir şeydir, zayıf bir ihtimaldir. Aslında şiir birçok başka sanat dalları gibi insan için bir sığınaktır. Ama neden sığınak? Dünyanın farkına vardığınız zaman, buradaki büyük belirsizlik insanları ürkütür. İnsanların bu büyük belirsizlik karşısında bir şeyler yapma ihtiyacı doğar. İşte şiir belki diğer sanat dallarından farklı bir şekilde, bu belirsizliği disipline etmek yerine, bu belirsizliği belli bir düzene sokmak yerine, bu belirsizliğin içindeki dinamizmi, insana ümit verecek, insana yeni şeyler hissetme imkânı tanıyacak dinamizmi sağlar.
Sayfa 264Kitabı okudu
Gelecekte ulaşabileceğimiz bir İslam toplumu sanayileşecek. Fakat, sanayileşmenin bugüne kadar insanlara getirdiği belaları yaşamayacak. Teknolojik donatım sahibi olacak; fakat, bu teknolojinin üzerindeki bütün kötülükleri taşıyamayacağız. Eğer sanayileşme bir takım belalar getirmeseydi, kimse bundan şikayet etmezdi. Teknoloji eğer zorbalık haline gelmeseydi, kimse teknolojiye dil uzatmazdı. Hiçbir şeyin tek yanı yoktur. Yani biz teknolojinin nimet olan yanını kabul edelim, külfet olanını reddedelim, diyoruz. Sanayileşmenin de aynı şekilde. Bence hiçbir şeyin tek başına iyi ya da kötü tarafı yoktur. Teknoloji bir tatlı şey olarak alınacak da acısı üzerimizden atılacak diye düşünülüyorsa bu, yumurtaları kırmadan omlet yemek gibi bir şeydir. Omlet yemek istiyorsak yumurtaları kıracağız. Ama kırılmasın diyorsak omlet yemekten vazgeçeceğiz.
İktisadi Kalkınmanın İslâmi Prensipleri seminerindeKitabı okudu
Mehmet Akif, gençliğinden beri İslâm düşüncesini savunduğu halde, Necip Fazıl'ın konumunda olamamıştır. Bu ne demektir? Çünkü Türkiye'de yaşayan kültürel ortam, Mehmet Akif'in yaşamasına müsaittir. Yani balık sudadır. Necip Fazıl söz konusu olduğunda su kurumuştur. O zaman balık hâlâ yaşıyorsa dikkati çekebilmiştir. ... Necip Fazıl, hem cesaret verdi, hem insan yetiştirdi...
Sayfa 105Kitabı okudu
Cumhuriyet şairlerinin okuma yazmayı Latin harfleriyle öğrenmeye başlayan birinci kuşağı saymamız gereken bu akım sözcüleri kısa sürede kendi özel şiir dünyalarını kurmaya başlarlar. Cemal Süreya 1958'de Üvercinka'yı yayımlar, zekice buluşlar, ilginç yakıştırmalarıyla yeni şiir mantığının temellerini atar. Sezai Karakoç, Körfez'de (1959) yeni şiirin metafizik, toplumsal boyutlarını birer birer yoklar. Turgut Uyar, Dünyanın En Güzel Arabistanı'nda (1959) insan oluşunun temellerini tanımaktan duyduğu huzursuzlukla konuşur. Edip Cansever, Petrol'de (1959) bize hayatın tadına varmanın suçunu hissettirir. Ece Ayhan, Kınar Hanımın Denizleri'nde (1959) hakkını söverek isteyen bir tözü besler. Ülkü Tamer, Soğuk Otların Altında'da (1959) günışığına tutunmak isterken güzelliklerden öcalırcasına söz açan biridir.
Sayfa 99 - Cumhuriyet Dönemi Türkiye Ansiklopedisi, Cilt 3, İletişim YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Türkçeyi Latin harfleriyle okuyup yazmanın kolaylaştığı, daha iyi okumak ve daha iyi yazmak için bilgisini ilerletmek zorunluluğunun kalmadığı olgusunu eklersek, okumuş kimselerin günden güne sıradanlaştığını anlamış oluruz. Bu toplumsal kaymanın şiir alanına yansıması bir yönüyle 1940'lı yıllarda silik bir toplumcu kuşağın belirmesiyle gerçekleşti, fakat asıl dikkate değer değişme "Garip" hareketiyle ortaya çıktı.
Sayfa 97 - Şairler ve yorumlar hk.Kitabı okudu
Dertlerimle mi uğraşayım yoksa uğraştığım şeyleri yararlı hâle mi getireyim?
liyakatsizlik düzeni! :((
İnsanlar belli görevlere, o görevleri yerine getirmek için değil, o görevleri suistimal etmek için geliyorlar ve sanki bu Türkiye'de şeymiş gibi, olağan bir şeymiş gibi karşılanıyor.
Gerçek Bu!
Çelişki o kadar korkulacak bir şey değil. Çelişkisi olmayan adam robottur, adam değildir. İnsan hayatı boyunca çelişkiyi yaşar.
347 öğeden 331 ile 345 arasındakiler gösteriliyor.