Totem ve Tabu kitaplarını, Totem ve Tabu sözleri ve alıntılarını, Totem ve Tabu yazarlarını, Totem ve Tabu yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Vicdan, içimizde bulunan belirli isteklere karşı gelen şeylerin içerdeki duyuluşudur; fakat asıl sorun, bunun başka bir şeye bağlı olmaması, yani kendi kendinden emin olmasıdır.
Bütün varlıkları kendileri gibi tasarlamaları ve her nesneyi çok yakından bilip aşinası oldukları özelliklerle donatmaları insanlarda evrensel bir eğilimdir.
Vicdan, içimizde bulunan belirli isteklere karşı gelen şeylerin içerdeki duyuluşudur; fakat asıl sorun, bunun başka bir şeye bağlı olmaması, yani kendi kendinden emin olmasıdır.
Bizim için, tabunun birbirine zıt iki anlamı vardır: Bir taraftan kutsal (secre), kutsallaştırılmış (consacre) anlamlarına; diğer taraftan da tehlikeli, korkunç, yasak, kirli manalarına gelir.”
“Tabu (bir yetke tarafından) dışarıdan yükletilen ve insanın en zorlu isteklerine karşı çevrilmiş olan çok ilkel bir yasaktır. Onu çiğnemek isteği bilinçdışında bir yerleştirme yaşar; tabuya boyun eğen kimseler tabunun yasakladığı şeye karşı çift değerli duygular duyarlar. Tabuda görülen büyülü güç, insanı baştan çıkarma özgürlüğüne dönüşebilir; bulaşıcı bir hastalık gibidir; çünkü ortadaki örnek daima bulaşıcıdır ve çünkü yasaklanan istek bilinçdışında başka bir şeyin üzerine kaydırılabilir. Bir tabunun çiğnenmesinin kefaret yoluyla temizlenmesi, tabuya boyun eğmenin temelinde bir vazgeçme bulunduğunu gösterir.”
“Tabu kısıtlamaları, dinsel ve etik yasaklardan daha değişiktir. Bir tanrının buyruğundan kaynaklanmayıp kendiliklerinden vardır bu yasaklar. Etik yasaklardan ayrıldıkları nokta, genel olarak kaçınmaları zorunlu görüp bu zorunluluğu belli nedenlere dayandıran bir sistem kapsamında yer almamalarıdır. Hiçbir neden içermeyen tabu yasaklarının çıkıp geldikleri kaynak belirsizdir. Bizim için anlaşılmaz nitelik taşırlarsa da onların egemenliği altında yaşayanlar için pek doğal sayılırlar.”
Totem ve TabuSigmund Freud · Arya Yayıncılık · 20126bin okunma
Sevgilinin eşsiz ve yeri doldurulamaz olduğu yolundaki aşırı değer verme özelliği de çocukluktaki bağlanma ile aynı şekilde zorlanmadan yerleşir, çünkü hiç kimsenin birden fazla annesi yoktur ve anne ile ilişki şüpheye yer olmayan ve yinelenemeyen bir olay temeline dayanır.
Kızlığı bozmak kadını sürekli olarak erkeğe bağlama şeklindeki kültürel sonuçla kalmayıp, erkeğe karşı arkaik düşmanlık tepkisine de yol açar. Söz konusu tepki, evlilik içi aşk yaşamında kitlenme belirtileriyle kendini yeterince sık gösteren patolojik biçimler alabilir, ikinci evliliklerin genelde ilk evliliklerden daha iyi olması da bu tepkiye atfedilebilir.’