Türk İnkılabına Bakışlar

Peyami Safa

Oldest Türk İnkılabına Bakışlar Quotes

You can find Oldest Türk İnkılabına Bakışlar quotes, oldest Türk İnkılabına Bakışlar book quotes, the most impressive sentences and paragraphs on 1000Kitap.
Ahmet Ağaoğlu'nun Türk Yurdu'nda Süleyman Nazif'e cevap yazısından...
“Siz Türklüğü ikiye bölüyorsunuz: Birisi - Osmanlılık tarihiyle başlayan Türklük, diğeri ise Osmanlı tarihinden evvel yaşamış veyahut Osmanlılığın haricinde bulunan Türkler. Siz bu ikinci kısmı tamamen atıyor, onlardan bahsetmekten nefret ediyorsunuz. Dünyada bir Arap, bir Acem, bir Fransız, bir İngiliz, bir Alman bulamazsınız ki kendi milliyetini ikiye bölsün ve birini kabul, diğerini reddetsin.”
Türk tarihi ve harsı — Türk tarihi Osmanlı Devleti’nin kuruluşuyla başlamaz. Ondan evvel büyük bir Türk mazisi ve medeniyeti vardır. Türk milletinin Osmanlılardan çok evvel başlayan tarihlerini, ahlak ve âdetlerini, lisan ve edebiyatlarını, iktisadî vaziyetlerini tetkik etmek lâzımdır. Cengiz, Attila, Timur, Türk düşmanları tarafından yazılmış tarihlerin isnat ettikleri vahşetlerden tenzih edilmelidir. Türk şiirlerinde, masallarında, romanlarında Turanın aslî tipleri, çağlayan dereler kenarına muhteşem ormanlar yanında kurulmuş baba çadırları, üstünde at ve koyun sürüleri otlayan yüksek otlu çayırlarda ecdad kabilelerinin yavaş yavaş göçmeleri, bütün mirasları can çekişen ataların elinden teslim alınmış yalınkılıcından ibaret eski Türklerin yenilmez şecaatleri, sonsuz fedakârlıkları canlandırılmalıdır. Kafkasya’da, Volga kıyılarında, Türkistan’da, İran’da ve diğer bütün Türk illerindeki Türkler arasında şimdilik bir tarih, dil ve hars beraberliği olduğu kanaati millî vicdanlarda şuurlanmalıdır (P. Risal’in “Türkler Millî Bir Ruh Arıyorlar” adlı eserinden Türk Yurdu’nun yaptığı tercümenin bir hülâsası).
Reklam
İslamcılar ikiye ayrılırlar. Bir kısmı, Şeyhülislam Musa Kazım, Mahmut Esad ilâh... gibi koyu şeriatçidirler. Bunlar için “şeriat mahzı hikmet, mahzı hakikat ve mahzı adalettir. Ahkamı diniye ve şer’ iyeden zerre kadar inhiraf caiz değildir.” Diğer kısmı da Mehmet Akif, M. Şemseddin, Said Halim ilah... gibi, ecnebi bir dil bildikleri için, garp kültürüyle az çok temaslarından kazandıkları bir tenkit ruhuyla kaba sofulardan ayrılanlardı. Bunlar için “babı içtihat kapanmamalıdır. İslâmın inhitatı içtihat kapısı kapandıktan sonra başlar. Terakkimize mâni olan İslamiyet değil, bize öğretilen Müslümanlıktır: Yanlış ananeler ve hurafelerdir.”
mahz: bir şeyin aslı / inhiraf: değişme, bozulma // inhitat: gerileme.Kitabı okudu
Muasırlaşma derecesi — En büyük hatamız, İslâm'ın terakkiye mâni olduğunu sanarak garba dönmek olmuştur. “Biz Avrupa’nın yalnız ulûm ve sanayiini kabule mecburuz. Zira hikmet bizim kaybettiğimiz malımız olmakla anı bulduğumuz yerde elbette alırız. Fakat Avrupalıların bütün âdat ve ahlakını, usulü maişet ve tarzı hayatını kabul edemeyiz. Zira sonra mutazarrır oluruz. Bir kavmin ulûm ve sanayiini kabul etmek o kavmin bütün âdat ve ahlakını kabule tevakkuf etmez. Nitekim bizim gibi Japonlar dahi bundan otuz sene evvel fünun ve sanayii hazıradan bihaberdiler. Çünkü gaflette idiler. Birdenbire gözlerini açtılar. Az zamanda Avrupalılara müsavi oldular ve hattâ birçok hususatta onları geçerek bütün âlemi medeniyeti kendilerine karşı hayrette bıraktılar. Halbuki âdat ve ahlakından hiçbir şey kabul etmediler. Hatta tarzı telebbüslerini bile asla değiştirmediler.” (Şeyhülislâm Musa Kâzım’ın dinî, içtimaî makaleleri. Sahife 272).
Türkçülerle Garpçılar millî iktisat anlayışında birleşirler. Her iki cereyanın mensupları için de Türk ekonomisini Avrupa maliyecilerinin elinden kurtarmak lâzımdır. Bir farkla ki: Türkçüler millî istihsalin ve onun neticesi millî servetin öz Türk elinde kalmasını isterler; Garpçılar için millî kelimesi ne din ne de ırk ifade eder. Onlar millîden bütün Osmanlı tebaasının haklarını anlıyorlardı.
istihsal: üretim.Kitabı okudu
Türkçülerle İslâmcılar da İslâm beynelmileliyeti fikrinde birleşirler. Her iki cereyanın mensupları için de Türk milleti, Hristiyan değil İslâm beynelmileliyetine mensuptur. Aralarında din, harf, ıstılah ve biraz da dil beraberlikleri olan İslâm kavimleri arasındaki camia münasebetini kuvvetlendirerek muhafaza etmek lâzımdır. Bir farkla ki: Türkçüler daha geniş bir İslâm beynenmileliyeti içinde din, dil ve ırk birliğiyle büyük bir Türk âlemi vücuda getirmek istiyorlardı; İslamcılar millet kavim ve ırk farkı tanımadan doğrudan doğruya büyük İslâm birliğini aradılar.
Reklam
988 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.