"Yağmur, seni bekleyen bir taş da ben olsaydım,
Çölde seni özleyen bir kuş da ben olsaydım,
Dokunduğun küçük bir nakış da ben olsaydım,
Sana sırılsıklam bir bakış da ben olsaydım,
Uğrunda koparılan bir baş da ben olsaydım,
Bahira'dan süzülen bir yaş da ben olsaydım,
Okşadığın bir parça kumaş da ben olsaydım,
Senin için görülen bir düş de ben olsaydım,
Yeryüzünde seni bir görmüş de ben olsaydım,
Sana hicret eden bir Kureyş de ben olsaydım,
Damar damar seninle, hep seninle dolsaydım,
Batılı yıkmak için kuşandığın kılıcın,
Kabzasında bir dirhem gümüş de ben olsaydım...
Nurullah Genç"
İnanma sen malına, bir gün elden gider ya
Ata, ana,kardaşlar nere gitti fikir kıl
Dört ayaklı tahta ata, bir gün sana yeter ya
Dünya için gam yeme, Hakk'tan başkayı deme
Kişi malını yeme, sırat üzre tutar ya.
Hoca Ahmed-i Yesevî, İslâm'daki helal kazanç anlayışı çerçevesinde, pek çok mürşidde gördüğümüz gibi, kendi el emeğiyle, tahta kaşık oymacılığı ile maîşetini temin etmiştir.