Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Türk Sinema Tarihi Sözleri ve Alıntıları

Türk Sinema Tarihi sözleri ve alıntılarını, Türk Sinema Tarihi kitap alıntılarını, Türk Sinema Tarihi en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Sinemamızda 1980'ler
1980, gerek 12 Eylül öncesi, gerek sonrası Türk sinemasının kritik durumuna değil çare getirmek, aksine daha da ağırlaşan—ve toplumsal/siyasal ortamdan kaynaklanan— koşullar yaratıyor. Yapım sayısı en düşük noktasına ulaşıyor (68 filmle); ticari sinemanın kurtuluşu, "arabesk" türü müzikli dramlar oluyor. 1981'de ne yapım sayısında (72), ne ticari sinemanın egemen türünde (arabesk), ne de sinemanın temel sorunlarında (azalan seyirci, kapanan sinemalar, televizyon rekabeti, boyut kazanmak üzere olan video) bir değişiklik görülmüyor. 1982 Yapım sayısı sabit kalıyor (72), "arabesk", yapımın yaklaşık olarak % 50'sini egemenliği altında tütüyor, fakat yine de birkaç olumlu, iyi niyetli, giderek özgün çalışma gerçekleşebiliyor, var olan koşulları Zorlayarak. 1986 yılı iki ayrı tematiğin yılıdır denilebilir: 12 Eylül öncesi filmleri ve kadın sorunları üzerine kurulu, geleneksel kalıpları kırmayı değilse de çağdaşlaştırmayı hedefleyen öyküler.
Sayfa 38 - Metis Yayınevi, 1988 (II.CİLT)Kitabı okudu
İlk sansür uygulanan film: Mürebbiye (1919)
Gürpınar'ın Mürebbiye romanının konusu, basın, tiyatro ve sinemanın sansürüne doğrudan doğruya katılmaya başlayan işgal kuvvetlerinin hoş görmeyeceği çeşittendi: Romana adını veren kadın kahraman, bir Türk ailesine mürebbiye olarak kapılanan, ailenin bütün erkeklerini birbirine düşüren düşük ahlâklı bir Fransız yosmasıydı. Bundan dolayıdır ki, Gürpınar’ın 1898 yılında yayımlanan, alafrangalığa düşkün bazı ailelerin başlarına gelebilecek gülünç ve tehlikeli durumları anlatan bu romanı 1919 yılının İstanbul'unda, bilinçli ya da bilinçsiz, bir protesto özelliği kazanıyordu. Bu nedenlerden dolayıdır ki Mürebbiye, Türkiye’de sansür uygulamasına uğrayan ilk film olarak ayrı bir tarihsel nitelik taşımaktadır: İşgal kuvvetleri tarafından Anadolu'ya gönderilmesi yasaklanır, fakat gösterildiğinde büyük bir ilgi uyandırır. (Yönetmen: Ahmet Fehim, Görüntü Yönetmeni: Fuat Özkınay)
Sayfa 28 - Metis Yayınevi, 1987Kitabı okudu
Reklam
ilk sinema salonu
İstanbul’daki ilk sürekli sinema salonu Weinberg’in 1908 yılında işletmeye başladığı Tepebaşı’ndaki, sonradan Şehir Tiyatrosu Komedi Bölümünün işgal ettiği bugün artık var olmayan Pathe Sineması’dır
Sayfa 14 - Metis Yayınevi, 1987Kitabı okudu
Sinemamızda 60'lı yıllar
1960 yılının başlıca özellikleri, Nijat Özörie göre, Metin Erksaflm, Atıf Yılmazın, Memduh Ûflün ve Osman Sedeflin çalışmaları bir yana, "Argolu, külhanbeyi!, erkek tavırlı kadın kahramanlı filmlerin devamı, "Ayşecik dizisi ve çocuk kahramanlı filmler furyası", “yabancı film aktarmaları" ve "piyasa romanlan uyarlamalarrdır. Sonraki yıllarda bunları salon güldürüleri, polis filmleri, dinsel filmler, macera timlerinin her çeşidi, güldürüler, Western'ler, cinsel filmler vb. izleyecektir.'
Sayfa 13 - Metis Yayınevi, 1988 (II.CİLT)Kitabı okudu
Muhsin Ertuğrul’un 1922-1953 yılları arasında yönetmiş olduğu 30 filmin en azından üçte ikisi ya yabancı kaynaklardan alınma, veya Batı sinemasının çeşitli etkilerini taşımaktadır. Ertuğrul’u etkileyen ve şekillendiren - ya da şartlandıran -başlıca üç etken Fransız tiyatrosu, Alman tiyatro ve tecimsel sineması ile Rus devrim sinemasıdır. Muhsin Ertuğrul bugüne değin özellikle “tiyatro”luğu yüzünden eleştirildi ve suçlandı,oysa, sineması konusunda, bizce en önemli eksikliği aşırı bir şekilde Batı’ya açık olması, Batı kalıplarına bağlılık göstermesi ve Türk sinemasına, sonraki yıllarda bir salgın haline gelecek, “uyarlama” yöntemini aşılamasıdır.
Sayfa 39 - Metis Yayınevi, 1987Kitabı okudu
Fuat Uzkınay, ilginçtir, tiyatro ile pek bir ilgisi olmayan ilk gerçek sinemacıdır Türk sinema tarihinde. Görüntü yönetmeni olarak - hatta dönemin tek uzman görüntü yönetmeni olarak - konulu film çekimine de girişiyor, ne ki başlıca gayesi, gayreti ve sinema tarihindeki yeri belge çalışmalarındadır.
Sayfa 22 - Metis Yayınevi, 1987Kitabı okudu
Reklam
Sadece matbaa değil, elektriğin yurda gelişi de geciktirildi
Pera’dan Türkiye’ye giren sinema yavaş yavaş İmparatorluğun öbür büyük kentlerine de yayıldı. Ama yine de İkinci Meşrutiyetin ilânına kadar (1908) sinema gösterileri tiyatroların, gazinoların, eğlence yerlerinin değişik numaralarından biri olarak, bir sığıntı gibi yaşadı. Bunun en önemli nedeni, İkinci Abdülhamit’in elektriğin uzun süre İstanbul’da kullanılmasına izin vermeyişiydi. Nitekim bu yüzden, Pera’nın ayrıcalıklı durumuna karşın, sinema bir aralık Selânik, İzmir gibi öbür kentlerde daha hızlı bir gelişme gösterdi.
Sayfa 15 - Metis Yayınevi, 1987Kitabı okudu
Bütün sanatlar insanı anlatır. İnsansız sanat olmayacağı gibi sanatı da ancak insan yaşar. Metin Erksan
Gerçek yaratıcılar, bir ülkenin sinema sanatının portresini çizer, diğerleriyse onun popüler maskesini boyarlar.
Emekleme çağında olan, kimi için bir “ek gelir”, kimi için bir “heves” olan ve emekleyen bir Türk sineması karşısında Türkiye’de var olan sinema salonları yabancı filmlerle dolup taşıyor. O dönem için sinema demek, ya sinema salonunu işletmek, veya yabancı film getiriciliğini yapmaktır. Yerli yapım her açıdan riskli bir iş olarak görülüyor, buna karşılık para getiren yabancı filmdir; Kemal Film yabancı filmleri dağıtıyor ve yerli yapımdan çekilince de bu işini sürdürüyor, İpekçi Kardeşler de öyle. Yerli film kâr getirdiği sürece ilginçtir, zararlı olmaya başlayınca kurtuluş çaresi daima yabancı filmdir.
Sayfa 69 - Metis Yayınevi, 1987Kitabı okudu
21 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.