Türkeş'in Anıları - Şahinlerin Dansı

Hulusi Turgut

Sayfa Sayısına Göre Türkeş'in Anıları - Şahinlerin Dansı Sözleri ve Alıntıları

Sayfa Sayısına Göre Türkeş'in Anıları - Şahinlerin Dansı sözleri ve alıntılarını, sayfa sayısına göre Türkeş'in Anıları - Şahinlerin Dansı kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Bu arada "Soyadı Kanunu" kabul ediliyor, ardından herkes nüfus müdürlüklerine başvurup, yeni soyadlarını kütüğe işletiyordu. Alparslan'lann soyad öyküsü ise şöyleydi: "Kanun gelince babam, Nüfus Müdürlüğüne gidip, Koyunoğlu soyadını almak istediğimizi söylemiş. Memur ise, "Bu olmaz, herkes Öztürkçe kelimeler seçiyor”, demiş. Bunun üzerine babamla birlikte tarih kitaplarını karıştırdık. Öncelikle Altay ismini beğendik. Listemizde, 'Türkeş' de vardı. Nüfus Memuru, 'Altay'ı alanlar oldu, Türkeş olsun', demiş. Böylelikle soyadımız Türkeş oldu...
Türkeş ailesi Isparta'da bir yılını işte böyle geçirdi. Şimdi, Gelibolu yaşantısı başlayacaktı. Ailede nüfus artmıştı. 1940 yılının sonunda Türkeş’lerin bir kız çocuğu dünyaya gelmiş, yavruya "Ayzıt" adı verilmişti. İsim babası ünlü edebiyatçi Nihâl Atsız’dı.
Reklam
Tophane'deki Askeri Cezaevi'nde tutuklu bulunan dolandırıcılık sanığı Sururi Hersek'in ağzına sakız yaptığı "Turancılık Olayı"acaba ne idi? Nasıl başlamıştı? Sonuçta ne oldu? Tüm bu gelişmeleri yine Türkeş anlatıyor: "1944 yılı, yakın Türk tarihinin en karanlık yıllarından biridir. 3 Ağustos 1938'de, ordu saflarına subay olarak katılmıştım. Bun­dan üç ay sonra büyük Atatürk'ü kaybettik. Devletin başına İsmet İnönü geçirildi. Dört bin yıllık tarihi bulunan Türk Askerlik Ocağı'nın bir mensubu olmaktan büyük övünç duyuyordum. Askerliği çok sevmiştim. Okumaya meraklı, biraz dayazan gençtim. ikinci Dünya Savaşı, lstanbul'u adeta Şanghay'a döndürmüştü. Çin sefaleti ve kozmopolit şehir entrikaları yaşanıyordu. Sefaletin artışıyla birlikte kamçılanan komünizm, şurada burada yuvalanıyordu. Kızıl Rusya lehinde propaganda, salgın bir hal almıştı. İşte böyle bir dönemde Başbakan Şükrü Saraçoğlu, TBMM kürsü­sünden şunları söylüyordu: - Ben, Türkçü bir Başbakanım. Türkçülük bizim için bir kültür mes'elesi olduğu kadar, birkan mes'elesidir. ••• Saraçoğlu'nun bu demecinin yanı sıra, o günün Devleti, her alan­ da ırkçı bir tutum içindeydi. Asker ve sivil yatılı okullara alınacak öğrencilerin Türk ırkından olması zorunluluğu, gazetelerde yayınlanan ilanlarda yer alıyordu. İnönü'nün Cumhurbaşkanı olduğu dönemlerde Turancılık ve ırkçılık, iç politika da geniş ölçüde uygulanıp, bu yönde propagan­dalar geliştiriyordu. "
TÜRKEŞ'İN KIZLARININ ADI Alparslan Türkeş, dört kızının doğumundan sonra onlara isim bulmaya koyulmuş, bu arada Şair ve Yazar Nihâl Atsız’a mektupla başvurmuştu. Atsız, 1940-1948 yılları arasında dünyaya gelen bu dört yavruya "isim babalığı" yapacaktı. Çocukların isimleri ve anlamları şöyleydi: *Ayzıt : (27 Kasım 1940 doğumlu) Göktürkler'de fazilet ve güzellik ilâhesi. *Umay: (18 Ocak 1943 doğumlu) Göktürkler'de fazilet ve şefkat meleği. *Sevenbige : (13 Aralık 1944 doğumlu) Kazan'da hükümdarlık yapmış, vatansever ve yüksek ahlaklı bir bayanın ismi (Süyunbige) *Selcen: (5 Şubat 1948 doğumlu) Dedekorku hikayelerindeki Selcen Hatun’dan geliyor. Kelime anlamı: hamaratlık, güzellik ve fazilet.
Prensibimiz, ‘her varlıktan, geçmişteki hatasını affederek millet hizmetinde faydalanmak’ olmalıdır. Alparslan Türkeş
Sayfa 298Kitabı okudu
Bugüne kadar hangi insan cemiyeti veya grubu vardır ki, bir reisi ve muntazam işbölümü, disiplini, tüzüğü, prensipleri olmadan tarih sahnesine çıkmış ve iş görebilmiştir. Böyle bir varlık gösterilemez. İşte biz bu durumda olan ve diğer taraftan da iş başarmak iddiasında bulunan kimseler halindeyiz. Üstelik lüzumsuz şekilde ortaya atılan bir takım dedikodularla birbirimize karşı kırgın ve dargın durumlara düşüyoruz. Bunlardan kim faydalanyor acaba? Dedikoduyu yapan arkadaşlar mı, yoksa bizim düşmanlarımız mı? Hiç şüphesiz düşmanlarımız. Alparslan Türkeş
Sayfa 311Kitabı okudu
Reklam