Türkiye Şarkısı Nazım

Aziz Nesin

Türkiye Şarkısı Nazım Posts

You can find Türkiye Şarkısı Nazım books, Türkiye Şarkısı Nazım quotes and quotes, Türkiye Şarkısı Nazım authors, Türkiye Şarkısı Nazım reviews and reviews on 1000Kitap.
Bu işte insafsız olmalı, birazcık da kibirli Ne kahır, ne keder, ne zulüm Seni ancak ölüm Teslim alabilmeli.
Yaşamının ayrıntılarına inersek, pek çok kişinin bir tek davranışına sahip olabilse kendisini öve öve bitiremeyeceği harikulade anlamlı, takdire değer, ömür boyu insanda minnet duyguları uyandırır işlerini öğrenebiliriz. Arkadaşlarına hapishanelerde bin bir yorgunlukla, didinmeyle yapabildiği zenaatlarla kazanabildiği paraları göndermesi, onlara armağanlar yollaması, alacaklarını eşlerine, dostlarına verilsin diye mektuplar döşenmesi az büyüklük müdür?
Reklam
Nâzım Hikmet hemen her gün anasından söz ederdi. Ve bana: "Sen de benim gibi anana âşıksın," derdi. "Çünkü ileride adam olacak çocuklar, insan sevgisine ana sevgisiyle başlar."
"Çocuklar, çocuklarımız sezdiler onu; insanoğlunun bugünü, yarını olan çocuklarımız. Bendeki bu övünç de, Nâzım'ın yaşadığı bir dönemde, onun sezdirdikleriyle gönül gözümüz açılarak dünyaya Nâzımca bakışımızı sağlamış olmamız, şiirlerini benim halkımın diliyle insanlığın en güzel gözlemleri olarak dünya insanlarının dilleriyle kucaklaştırmış olmasından geliyor. Yüreğinin fırınında iyice yakarak nasıl da güzel yoğurdu insan sevgisini!" Dr. Ziya Oykut
"Şuurun çok uzun bir köprüsü var, sevmekle anlamanın arasında..." Nazım Hikmet
Hikmet, 'Şiirimle yalnız kendimle ya da başka ozanlarla değil, herkesle, istisnasız herkesle, yaşamlarının çeşitli devrelerini yaşayan bu çeşitli ruhsal durumlar içinde bulunan herkesle konuşmak amacını güdüyorum. Şiirlerimin, savaşan ihtilalcilere olduğu kadar sevgilisini düşünen sevdalılara, hayata küsenlere olduğu kadar hayata sımsıkı bağlı olanlara, okuyup yazma bilmeyen köylülere olduğu kadar kafaları bilgi dolu aydınlara da yararlı olmasını istiyorum. Herkese hitap edebilmeyi istiyorum. Çünkü benim şiirim insanlarla konuşmaktan ibarettir. Biçim bakımından da titiz değilim. Gençken Doğu şiirinin biçimine karşı savaşmıştım. Sonraları rübailerin bile bazen işe yarayabileceğini, halk türkülerinin nakaratları gibi, serbest vezin gibi klasiklerin uyumu gibi ya da yeni şiirlerin kesik ritmi gibi kullanılabileceğini anladım. Titizlendiğim husus, herkesin anlayabileceği bir dille, halk deyimleri ile konuşulan dille şiir yazabilmektir,' der.
Reklam
'Hey Nâzım Hikmet, neredesin? Biliyorum, Sovyetler Birliği senin ikinci vatanın; Sovyet halkını seviyor- sun; eski bir partilisin; bütün bunları hep biliyoruz. Ama Sovyetleri konu olarak ele alan ilk yapıtının ille de bir taşlama mı olması gerekirdi? Öte yandan ne ben ne de Petrov Sovyet dünyasının tipik kişileriyiz. Bizden istediğin ne? Bizimle uğraşmaktan vazgeç, başımız yeteri kadar belada zaten. Sonra sen burada Sovyet halkının misafirisin. Misafirlikten bu şekilde yararlanmaya kalkmak doğru değil. Gerçi misafire çıkışılmaz ama her şeyin de bir haddi var. Onun için bu oyundan vazgeç sen. Hem bizim için, hem senin için, hem de oynanacak tiyatro için böylesi daha hayırlı. Oynanacak tiyatro bulup bulamayacağın da ayrı bir mesele ya, neyse. Yok ille de yazıp bitirmek istiyorsan, hiç değilse mutlu sonla bitir!' (Nazım Hikmet' in yazdığı tiyatro oyununun kahramanı)
kansere yakalanmadım daha yakalanmam da şart değil başbakan filân olacağım yok meraklısı da değilim bu işin bir de harbe girmedim sığnaklara da inmedim gece yarıları yollara da düşmedim pike yapan uçakların altında ama sevdalandım altmışıma yakın sözün kısası yoldaşlar bugün Berlin'de kederden gebermekte olsam da insanca yaşadım diyebilirim ve daha ne kadar yaşarım başımdan neler geçer daha kim bilir.
Nâzım Münevver'e, "Sende, ben, imkânsızlığı seviyorum" diyordu. Neydi bu olanaksızlık? Münevver evliydi ve çocuğu vardı; üstelik iyi de bir anneydi. Nâzım olanaksızlığı sevdiğini söylüyor, "fakat asla umutsuzluğu değil" diyordu. Nâzım bu "imkânsızlık'tan umutsuzluğa kapılmıyor, yani bir olanağın umudunu taşıyordu. İşte böylece hem Nâzım hem Münevver için yeni bir dram başlıyor, o korkunç dramın tohumu ekiliyordu.
Niye böyle geç kaldın?
Günler gitgide kısalıyor, yağmurlar başlamak üzre. Kapım ardına kadar açık bekledi seni. Niye böyle geç kaldın? Soframda yeşil biber, tuz, ekmek. Testimde sana sakladığım şarabı içtim yarıya kadar bir başıma seni bekleyerek. Niye böyle geç kaldın? Fakat işte ballı meyveler dallarında olgun, diri duruyor, Koparılmadan düşeceklerdi toprağa biraz daha gecikseydin eğer...
111 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.