Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Türkiye'de Asker ve Siyaset

Levent Ünsaldı

Türkiye'de Asker ve Siyaset Sözleri ve Alıntıları

Türkiye'de Asker ve Siyaset sözleri ve alıntılarını, Türkiye'de Asker ve Siyaset kitap alıntılarını, Türkiye'de Asker ve Siyaset en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
İttihatçılar hükümdarın hareketlerini Şurayı Devlet ve bakanlıklar gibi bir takım mekanizmalarla, özellikle de sadrazam Kamil Paşa aracılığıyla denetlemeyi yeğliyordu. Abdülhamid saltanatının geri kalan yılı boyunca devlet işlerini yöneten Kamil Paşa, özel olarak bir mali re­formlar programı geliştirdi ve Ağustos 1908 yılında zorunlu askerlik ge­tirdi. Yasaya göre, Müslüman olmayanlar da askere çağrılacak ve azınlıkların askerlik yapmamak icin ödediği vergi kaldırılacaktı. Kamil Paşa bu yeni askerlik ilkesine ek olarak, Abdülhamid tarafından kurul­muş eski küçük bakanlıkları, özellikle de sağlık ve levazım bakanlıklarını örgütlü bakanlıklara dönüştürdü, ardından da ifade ve cemiyet kurma öz­gürlüklerini genişletti. Bu şekilde sadrazam yeni bir meclis seçiminin işa­retini veriyordu. Bu da, tamı tamına otuz iki yıldır ilk kez yapılacaktı.
1934 yılında Genelkurmay Başkanlığınca hazirlanan Askerin Ders Kitabı:
Asker sen kimsin? SEN TÜRKSÜN! Yeryüzünün en ulu milletindensin: Sana anlataca­ğımız (tarih) denilen yazılar ortada yokken senin milletin doğdu; ka­nı temiz, yüreği yılmaz, gözüpek yeryüzüne geldi. On binlerce yıl öy­le yaşadın; yine öyle yaşayacaksın; senin dedelerinin, ninelerinin çok önce kurduğu yurtlar şenlikte yeryüzünün cenneti oldular. Bil ki başka milletlerin görgüde, yapkıda ilk örneği desteği, öğütçüsü se­nin milettin BÜYÜK TÜRK MİLLETİDİR. SEN TÜRKSÜN! On iki bin yıl evvelinde yeryüzünün başka milletleri mağaralarda, taş ko­vuklarında yaban adamları gibi yaşarken senin dedelerin ORTA AS­YA denilen anayurdunun göbeğinde kurdukları şehirlerde yaşar, al­tın başlı kargısı, gümüş bezeli terkisi ile ağızlar sulandırır, gözler ka­maştırırdı . Yer yüzüne şenliği, medeniyeti senin ataların verdi. Atı dağdan indirip kuzu gibi yapan üstüne binip dağlar aşan ve taş kovuklarına sinmiş başka milletleri kendisine şaşkın şaşkın baktıran senin milletin büyük Türk milletidir. SEN TÜRKSÜN! Yer yüzünün her zaman var ve var olacaken yüce milletinin eğilmez, bükülmez aslan yürekli oğlusun. Senin kolunu bükecek, başını eğdirecek baş­ka millet yoktur. İlk önce bunu böyle bil ve milletinin anlatacağımız alnı açık tarihini belleyerek başını dik yüreğini pek tut. Türk yurdu­nun, Türk benliğinin düşmanlarına kıl kadar boyun eğme!...
Reklam
60 darbesi ile 80 darbesi arasındaki fark:
27 Mayıs 1960 müdahalesiyle 12 Eylül 1980'teki müdahale arasın­da kısa bir karşılaştırma yapmaya kalkarsak, bu iki sinin birbirinden farklı olduğunu görürüz: 12 Eylül'ün ertesinde askeri kurumun içinde iç bölün­meler patlak vermedi; dikkat çekici boyutlarda disiplinsizliklere yol açan 27 Mayıs 1960 müdahalesinin tersine askeri hiyerarşiye gerçekten uyulduğu gözleniyordu. Bu yüzden, 1960 müdahalesi üst ve alt rütbeli subayların gi­ rişimleriyle Genelkurmay'a karşı gerçekleştirilmişken, 1980 darbesi doğ­rudan Genelkurmay'ın bir eylemi olarak ortaya çıkmıştı.
71 muhtırası cidden solu vurdu 9 Martçılar ile 71 muhtırasına bakın
1960'ta kapatılan Demokrat Parti'nin mirasçısı Adalet Partisi (AP) on yıl sonra gerçekte solu hedef alan 1971 muhtırasından en çok yararlanan partidir. Aynı şekilde, 60'lı ve 70'li yıllarda "anar­şi"ye karşı yürüttükleri mücadelede askerlere en büyük desteği yine aynı parti verir. Yirmi yıl sonra, 1997'de, bu kez 1995'te Sandıkta kaybeden mer­kez partiler. (sağ ve sol) Necmetton Erbakan'ın Refah Partisi'nin temsil ettiği "İslamcı tehlike"yi ortadan kaldırmaları için, laiklerine bel bağladıkla­rı askerlere başvururlar.
1880'li yılların sonundan başlayarak bü­rokratlar, öğretim üyeleri, doktorlar, avukatlar, yazarlar gibi bazı sivil çev­relerin desteğini alan küçük, gizli askeri gruplar oluşmaya başladı ve bunlar sonunda "Jön Türkler" olarak anılmaya başladı.
"Kısaca sol, Silahlı Kuvvetler üzerinde çalışmalarını artırmıştır. Sol, Silahlı Kuvvetler'i ele alıp, devleti ele geçirmek istemektedir. Bugün bütün gözler, Silahlı Kuvvetler üzerine dikilmiştir. Orduyu otorite ortami içinde tutmamız gerek. Memduh Tağmaç-MGK toplantısı
Reklam
80 darbesi sonrası Özal hükümeti dönemindeki DPT sekreteri Aktürk:
Bir darbe olmasını elbette istemezdik. Ancak şunu da kabul etmek gerekir ki eğer askeri rejim altındaki bu geçiş dönemi olmasaydı ekonomiyi ayına oturt m ak ve 24 Ocak kararlarını uygulamak çok güç olurdu.
70'li yılların başında ordunun içerisindeki solcular:
1968'de, De­niz Harp Okulu öğrencilerinden birkaçı gösteri düzenleyip "Devrim düş­manlarının yaşamaya hakkı yoktur" diye slogan attılar. 26 Ekim 1971'de, yine Deniz Kuvvetleri'nde, ordudan uzaklaştırılan beş subay gazetecilere şunları söylemekteydi: "Üniformamız bundan böyle işçinin, köylünün üniformasıdır, kışlamız da tüm Anadolu olacaktır." Bu noktada, ordunun alt kademelerinde varlık gösteren bu sol tandanslı oluşumlara askeri hiye­rarşinin en tepesinde bile rastlandığını söylemek yerinde olacaktır, özel­liklede o dönemde çok etkili olan iki kişinin çevresinde: Kara Kuvvetleri Komutanı Faruk Gürler ve Hava Kuvvetleri Komutanı Muhsin Batur.
ANAP'ın ekonomi programının toplumsal maliyeti:
Pazar ekonomisinin büyüdüğü ve ekono­ minin gelişme gösterdiği bir süreçte meydana geliyordu. Türk lirasının uluslararası piyasalarda değiştirilebilir hale gelmesiyle liberalizm politikala­rı ve ekonominin dışa açılım süreci gerçekten de başarılı olmuştu, ancak bu­nun toplumsal bedeli çok yüksekti . İhraç mallarının maliyetinin düşürülmesi amacıyla sendikacılığın geriletilmesi, grevlerin yasaklanması, fiyatla­rın serbest bırakılması ve ücretlerin hemen hemen tamamıyla dondurulma­sı, reel ücretlerde ve alım gücünde büyük bir düşüşe neden olmuştu.
4 Ağustos 1993' te, o dönem DYP Genel Başkanı olan Başbakan Tansu Çiller, kurum içindeki te­amüllerin tersine, Kara Kuvvetleri Komutanı Muhittin Fisunoğlu'yla pek anlaşamayan Genelkurmay Başkanı Doğan Güreş'in görev süresini uzat­mış, aynı yılın 30 Ağustos'unda, normal olarak Genelkurmay Başkanlı­ğı'na atanması gereken Fisunoğlu yaş haddi nedeniyle emekliye ayrılmıştır. Doğan Güreş ise askeri kariyerinden sonra, 1995 seçimlerinde DYP sırala­ rından Meclis'e girdi.
Reklam
60'lı yılların ikinci yarısında kitlesel siyasallaşmanın çığ gibi büyü­mesi ve hak talebinde bulunan toplumsal hareketlerin önlenemez yükseli­ şiyle şekillenen siyasal atmosfer bu açıdan bakıldığında Süleyman Demi­rel'le 1969 Mart'ından beri yeni Genelkurmay Başkanı olan Memduh Tağ­ maç arasında elverişli bir mutabakat ortamı yaratmışh. Tağmaç'a göre, bü­yüyen siyasal çalkantılar solun ileri sürdüğü gibi Anayasa' da öngörülen re­formların ertelenmesinden değil de 1961 Anayasası'nın getirdiği fazla öz­gürlükçü düzenden kaynaklanmaktaydı. Bu anayasa sonradan, 12 Mart 1971 muht ı rasının ardından, teknokrat Başbakan Nihat Erim taraf ından "lüks" olarak tanımlandı. "Toplumsal uyanış ekonomik gelişmeyi aştı" di­yen Memduh Tağmaç, ardından da yürütmenin gücünün artırılması için idari ve anayasal çerçevede değişiklikler yapılması gerektiğini ileri sürüyor­du: "Yapılacak ilk iş, düşünce ve eylem özgürlüklerini kısıtlayacak, gerekirse yürürlükten kaldıracak şekilde gerekli adli, idari ve anayasal değişlikle­rin gerçekleştirilmesidir
Örneğin Batı 'da şiddetli toplumsal bölünmeler sınıfsal anlamda "sağlam yatay dayanışmalar" yaratırken, Türkiye'de toplumsal ilişkilerin bireysel derinliğinin zayıflığından ötürü, siyaset oyununun kurallarının yeniden tanımlanmasına neden olan "dikey dayanışmalar ve kayırma oyunları"nı güçlendirmiş ve bir anlamda siyasal kayırmacılık daha yukarı­ da tanımlanan Batılı parti taraftarlığı oyununun yerini almıştır.
80 ihtilali sonrası ekonomik gelişmeler:
1980-1983 arası dönemdeki askeri rejim yönetiminde yürürlüğe konan bu ekonomi modelinin sonuçlan ilk bakışta başarılı görünür. 1980'de %100'ü aşan enflasyon 1981'de % 33,9'a, 1983'te de % 31,4'e düş­tü. Türk lirasının % 40 oranında değer kaybetmesiyle desteklenen dış sa­tım 198p'deki 2,9 milyar dolarlık gelirden 1981'de 4,7 milyara, sonra da 1983'te 5,7 milyar dolara tırmandı.' Ayrıca Türk sanayisi Yakındoğu ve komşu ülkeler başta olmak üzere dış pazarda dikkate değer bir başarı ka­zandı. Irak, Batı Almanya'nın önünde Türkiye'nin en önemli müşterisi haline geldi ve 1982'de sadece inşaat sektörü Türk şirketlerinin uzun va­deli ortaklık anlaşmalarıyla yerleştikleri Libya, Suudi Arabistan ve Körfez ülkelerinde 18 milyar dolarlık bir pazar elde etti. İzlenen deflasyoncu po­litikaya karşın, Türkiye' de 1982 yılında % 4'ten yüksek bir büyüme hızı iz­lendi ve 1979-1980'de iflasın sonunda olan ülke ekonomisi, faiziyle birlik­te 20 milyar dolar düzeyindeki dış borçlarının vadeleriyle yeniden yüzle­ şebilir duruma geldi.
Genel anlamda kabul edildiği üzere, cunta "anarşinin sorumlulukları"na karşı yürüttüğü bu mücadelenin dışında, devlete ve topluma yeni bir yön ve düzen verme politikası izliyordu. Generaller kökten bir değişim ta­sarısıyla daha disiplinli, daha hiyerarşik bir toplum, sonsuz erk sahibi bir devlet tarafından denetlenecek siyasal bir rejim yaratmak istiyorlardı. Söz­ gelimi, cunta İstanbul'u Avrupa'ya bağlayan yol üzerindeki binaların dış cephelerinin beyaza boyanması zorunluluğu getirmiş, ayrıca dolmuşların, minibüslerin ve otobüslerin üstünde ve içinde her türlü yazı ve süsü yasak­lamıştı. Aynı şekilde memurlara bıyık yasaklanıp kravat takmak şart koşul­muştu, kadın meslektaşları ise artık pantolon giyemeyeceklerdi
Atatürk dönemi ekonomi bakanı
"Yeni Türkiye'nin ekonomi politikasi diğer üllkelerde uygulananla­rın bir benzeri olamaz. Tarihimizle, ihtiyaç ve zihni yapımızla uyumlu bir ekonomi politikası oluşturmalıyız. Siyasi düşünceler ta­rihindeki hiçbir ekole mensup değiliz. Ne bırakınız yapsınlar, bıra­kınız gitsinler, ne sosyalizm ne de komünizm. Tam tersine yeni bir ekonomik sistem inşa ediyoruz. Özel sektör ve Devlet ekonomik ya­pıyı canlandırma sorumluluğunu beraber üstlenmelidir. Bankacılık ve ağır sanayi Devlet tarafından idare edilmelidir. Kısacası bazı alanlar devletin sorumluluğu altına girerken, diğerleri özel sektore bırakılacaktır."
80 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.