Türkiye’de yabancı dil eğitiminin önemi ve bu alanda yaşanan sorunlar, Cumhuriyetimizin kuruluşundan bu yana, kamuoyunun gündeminden düşmemiştir. Çok büyük kaynaklar harcandığı halde, Türkçeyi bile bir yana iterek yükseköğretimde yabancı dille eğitim yapılmasına kadar giden uygulamalara rağmen bu alanda hâlâ ciddi sorunlar yaşanmaktadır. Öylesine ki, yapılan istismarlar neticesinde kanayan bir yara haline gelen bugünkü durumun Türk Yükseköğretimimin kalite düzeyini tehdit ettiğini acı bir gerçek olarak ifade edebiliriz.
Ülkemizde “İngilizceyle eğitim’in gerektirdikleri bir yana İngilizcenin yabancı bir dil olarak öğretim ve öğreniminin başarıyla yürütülebilmesi için yerine getirilmesi zorunlu olan ‘olmazsa olmaz’ koşullar ve uluslararası kalite kriteleri bilinçli veya bilinçsiz bir şekilde göz ardı edilmiştir. Bunun yanısıra üniversite öğrencilerimiz anadilleri olan Türkçede üretken ve yaratıcı olmalarını sağlayacak “olmazsa olmaz” dil kullanım becerilerini edinebilecekleri bir eğitim ortamından da yoksun bırakılmışlardır.
Gerek “Türkçe Eğitimi” ile ilgili, gerekse de “Yabancı Dil Eğitimi” ve “Yabancı Dille Eğitim” ile ilgili sorunları, yani dil çıkmazımızın altında yatan sorunları, çok sayıda eğitimcimiz, üniversite öğretim üyemiz ve köşe yazarımız dile getirmiştir. Sorunlar evet dile getirilmiştir, ama bu çok genel ifadelerle yapılmış ve bütün vahametiyle açık ve seçik olarak ortaya konmamıştır. Dağınık ve yüzeysel kalındığı içindir ki, bozuklukların temel sebeplerine inilememiş, çıkış yolları ortaya konulamamıştır. Bütün bunlar yapılamayınca, dil çıkmazımızdan kurtulmak için fikir ve irade birliği içinde radikal adımlar atmamız da beklenemez bir hale gelmiştir.
Yükseköğretimdeki ‘dil çıkmazı’ bugünkü Türk toplumunun geleceğini her yönüyle tehdit edici bir boyuta erişmiştir. Şöyle ki: 2014 yılı sonu itibariyle Türkiye”de 30 yaş altındaki nüfusun toplam nüfusa oranı % 48.80”dir. Bu nedenle, böylesi bir genç nüfus için, ulusal düzeyde belirlenecek bir devlet politikası olarak etkin bir dil eğitimi politikasının uygulanması kaçınılmazdır. Aksi takdirde, eleştirel düşünebilme, yaratıcılığın gelişmesi, yorum yapabilme, iletişim kurabilme, etkin biçimde yazılı-sözlü etkileşimde bulunabilme becerileri geliştirilememiş bir genç nüfus, gelecekte Türk toplumunun eğitim ve kültür düzeyi, birlik ve beraberliği için kolayca büyük bir tehdit haline gelebilir.
İşte bu nedenlerle bugün ülkemizde yaşanan dil sorununun ne olduğu ve nereden kaynaklandığını irdeleyerek ileriye dönük yapıcı çözüm önerilerinde bulunmak bu kitabın temel amacıdır.
