Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Tarihin Ruhumuzda Bıraktığı İzler

Türklerin Psikolojisi

Erol Göka

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
- Göçebenin dünyasında duvarlar yoktur, evren onun gözünün görebildiği ufuklarda sonlanır. Bu nedenle kendisini evrenin merkezinde hisseder. Göçebe yüce gök ile yağız yer arasındadır, ayakları yerdedir ama sürekli hareket halindedir, gök ise üzerinde sonsuz bir kubbe gibi uzanır. Varoluşu mekana kayıtlı değildir, sürekli hareket eder, gider görür. Varlığını mekanda değil sözde gerçekleştirir. Göçebelerde muhkem olan mekan değil sözdür; yerleşikler nasıl kendilerine görkemli yapılar inşa ediyorlarsa göçebeler de sözün görkemine yaslanırlar. Sürekli hareket halinde olmanın gerilimini kalıp ifade ve vecizelerle, sözü sabitleyerek, sınırlandırarak aşmaya çalışırlar. Göçebenin bu hali, güvenli olarak ancak sözün içinde hareket etme imkanına sahip olan yerleşik insanın tam aksidir. Göçebe yaşam tarız, kendine özgü bir zihniyet, davranış kalıbı ve savunma düzenekleri oluşturur. Türk grup davranışını oluşturan bileşenlerlerden birini teşkil eden bu zihniyet ve davranış kalıplarından ilk bakışta görüleni, göçebenin mekanla kurduğu iğreti ilişkidir. Göçebenin ruh halini, büyük ölçüde, yaşadığı mekanla kurduğu iğreti ilişkisi belirler. Göçebe, yarın buralardan çekip gidiverecek gibidir, zihninde denkleri hep sarılı, kervanı her an hazırdır. Bir türlü şöyle pırıl pırıl güzel şehirler kuramayışımızda, bırakın bir şehri yirmi metre düzgün döşenmiş bir kaldırım bile yapamayışımızda, kültürümüzün modernlikle bağdaşmayan bazı olumsuz toplumsal özelliklerinden kurtulamayışımızda büyük ölçüde pay sahibidir göçebe zihnimizin mekanla iğreti ilişkisi.
"Herşeyimi alabilirsiniz ama hatıralarım benim kalacak"
Reklam
-Tarihçi jacgues pirenne,haçlı seferlerin den söz ederken,batı uygarlığının dünyaya yayılışını Türklerin 900 yıl geriye bıraktığını söylüyor.Ona göre,eğer Türkler tarih sahnesine karışmış olmasaydı Batılılar,çok daha önce Avrupa-Hint yolunu açmış ve büyük keşifler 900 yıl önce başlamış olacaktı. -Bu tezin tam aksi Şemsettin Günaltay Türkler islam uygarlığını savunmasaydı,bu uygarlığın 9.ve 10 yüzyıllarda yıkılacağını,9.ve 13. Yüzyıllar arasında Ortaçağ karanlığında yaşayan Batı'ya İslam uygarlığının eserlerinin aktarılamayacağı için Rönasans'ın ortaya çıkmayacağını ileri sürüyor.
Türklerde "savaşcı zihin"diyebileceğimiz düşünce kalıbının var olduğunu görmek için uzağa gitmeye gerek yok bugünde bir olay karşısında tavırlarımıza baktığımızda bunu gözlemliyebiliriz.Savaşcı zihin özelliği fanatizme yatkın olması ve sorunları,karşı tarafı düşmanlaştırma ve düşmanı yok etme yoluyla çözmeye çalışmasıdır.
- Modern zamanlarda Türklerin ruhundaki göçebeliğe özgü nitelikler, onları “en iyiyi, en yeniyi, en güçlüyü izle!” formülü uyarınca davranmaya zorluyor. Göçebe-savaşçı ve hayvancı nitelikleri ağır basan Türk toplumu, kalabalık düşmanlara ve meşakkatli tabiat şartlarına karşı var kalma mücadelesinin gereği olan davranış kalıpları şekillendirmişti.
"Türkler olmadan uygarlık tarihi olmazdı"dersek,abartılı bir söz söylemiş olmayız.
Reklam
- Bir ulusal toplulukta, etnik ve dinsel öğeler, kimlik tanımlamalarında ne kadar öne çıkıyorsa, o ulusun kimlik organizasyonu o kadar zayıf ve kırılgandır.
100 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.