Uyunu'l-Enba'daki bu ifadeyi maalesef Batılı ve İranlı yazarlardan bazıları "babası İranlı" olarak anlamıştır. Bu yanlış anlaşılma Farabi'yi İranlı olarak gösterenlerin kaynağı haline gelmiştir. Orada geçen "müntesip" kelime sinin asla veya nesebe ilişkin bir kelime olmadığı açıktır. Çünkü Arapçada etnik kökeni ifade için "müntesip" kelimesi kullanılmaz. Müntesip, sonradan dahil olunan, sonradan girilen, intisap edilen, iştirak edilen hususlar için kullanılır. Etnik köken veya milliyet konusu, "Asluhu","nesebuhu", "cinsiyyuhu" veya "cinsiyu't-Türki", "cinsiyyu'l-Fârisî" gibi deyimlerle ifade edilir.
Farabi'nin Türk olduğunun en belirgin delillerinin başında dedesinin ve dedesinin babasının İranlılar tarafından kullanılmayan Orta Asya Türk isimlerini taşımasıdır.
Türk olduğu kesin olan büyük zatların bile Türklüğünü söylemekten geri duruyor, hatta onlara sahip bile çıkmıyoruz. Ülkemizde ırk ve milliyet konularını yanlış değerlendiren bir İslam anlayışı olduğu sürece, bu tavrımız daha da devam edecektir.
günümüzde İranlı yazarların ve bunları kaynak gösteren bazı Türk ve Batılı yazarların Farsça risalesi olan hemen hemen bütün bilginleri İranlı kabul etme gibi bir takıntıları vardır.
Farabî'nin her gittiği yere Türk kıyafetiyle gittiği, Türklere ait külah ve "ğaba" (kaftan) adlı giysiyi ömür boyu giydiği kaynakların ittifakıyla sabittir. Bundan dolayı da "Türk filozofu" lakabını almış olması onun Türklüğünün bir başka kanıtıdır.