Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Umut Kendi Enkazından

Armağan Ekici

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
(3) Deneme, yazarın araştırma, yanılma, bilmem, öğrenme, konudan konuya atlama haklarını kullanabildiği bir biçim. Bu formda, yazarın kelimenin sözlük anlamıyla "deneme" , yoldan çıkma, kaybolma izni var; böylelikle, deneme, başka amaçlar için yazılan metinlerin uyması beklenen sınırlamaların dışına çıkabiliyor. Bilimsel ya da akademik makalede, ya da bir eleştiri yazısında bu türden hakların kullanılmasını kolay kolay hoşgörmeyiz; edebi deneme ile ona çok yakın türler arasındaki ayrımın püf noktası, işte tam tamına bu "yanılma hakkı" olabilir. Deneme, bize, tek doğrunun ne olduğunu dayatanlara, hakikat yolunu emredenlere direniş kapısı açan, hayatın sandığımızdan daha karmaşık olduğunu söyleme hakkını veren bir tür.
Sayfa 279Kitabı okudu
Beşer şaşıyor ama şaşmayı sevmiyor. İnsanlık tarihinde, kendi hayat hikâyelerimize bakarken, sürekli olarak bir şeylerin daha iyisini bulduğumuz, daha az hata yaptığımız bir ilerleme hikâyesi görmeye meyilliyiz. Oysa, hayata daha gerçekçi bakınca, insanlığın asıl halinin sürekli olarak deneme yanılma içinde olmak olduğunu görüyoruz. Uygarlık ilerlediği gibi gerileyebiliyor da; defalarca gerilemiş olduğunu biliyoruz. Hatıralarımız bize hep bir şeylerin doğrusunu bulmamızı hatırlatıyorsa da, aslında, hayatta sürekli olarak büyük ya da küçük hataları tekrar tekrar yaparak ilerliyoruz.
Sayfa 273Kitabı okudu
Reklam
Evliyâ Çelebi radyo tiyatrosunda da, gerçek hayattaki gibi, geçtiği kimi yerlerdeki tarihi eserin duvarına bir yazı yazarak iz bırakıyor. İlginç bir hayat bilgisi var burada: Eğer Evliyâ Çelebi'yseniz, sizden çok sonraya kalmış bir eser bırakabildiyseniz, yaptığınız vandalizmi artık vandalizm saymıyor, tam tersine bu izlere hayranlıkla , sempatiyle bakıyoruz: Bir insanın eylemlerinin, yalnızca kendi başına, izole eylemler olarak değil, o insanın toplam katkısının merceğiyle bakılarak değerlendirildiğinin canlı bir örneği.
Sayfa 208Kitabı okudu
Yunan köylerinin bazılarında Türklere karşı eyleme geçen yerel kahramanların heykelleri olur; Türkiye'den gelen birinin o heykele bakınca ilk göreceği şey "efe kıyafetinde" bir adam heykelidir: İki halk, birbirleriyle savaşmalarını, birbirlerinden kurtulmalarını, karşılıklı katliamları benzer semboller ve sloganlarla anıyorlar. Türkiye ve Yunanistan arasında, her iki ülkenin Osmanlı geçmişleriyle sorunlu ilişkileri olmasının simetrik yansımalarını da görmek mümkün; her iki halk, sil baştan, yepyeni bir başlangıç yapmaya çalışırken, içlerindeki diğer halka ait unsurları reddetmeye, yok etmeye çalışmışlar, ama ortak yemekler, kelimeler, ortak müzik kültürü, davranış kalıpları her yerde ortaya çıkarak bu çabaların altını oyuyor.
"Hoşça bak zâtına kim zübde-i âlemsin sen" Şeyh Galib'in bu meşhur, en sevilen mısrası, tasavvufta insanın evrenin en seçkin kısmı olarak görülmesini vurguluyor. Gözle gördüğümüz somut dünyadan başka, çok daha gerçekçi bir idea'lar dünyası olduğu ve insanın tüm hayvanlardan farklı olarak bu dünyayla ilişkiye girme ayrıcalığına sahip olduğu düşüncesi, Platon'dan başlayarak Batı ve Doğu düşüncesini ve monoteist düşünceleri şekillendirmiş temel fikirlerden biri
Sayfa 239Kitabı okudu
Hollandacada sevdiğim bir kelime var: Monnikenwerk. Türkçeye birebir aktarınca biraz mizahi bir taraf da alıyor: Keşiş-işi, keşişlik iş: "keşişleme"yi de hatırlatıyor. Hollandalılar bu kelimeyi çok sabır ve tekrar gerektiren işler için kullanıyorlar-kimi zaman eski sanat eserlerinden bahsederken olumlu bir tonlamayla, ama iş âleminde Türkçede pösteki saymak diye anacağımız işler için de. Zamanımızda da kimi keşişler hâlâ kaligrafiyle, tezyinle, ikon boyamakla uğraşsalar da, günümüzde monnikenwerk'in ruhunu yaşatanlar, belki de, pek az kişinin sahiden okuduğu, takdir ettiği bu yapıları kuran yazarlar, sanatçılar, müzisyenler olabilir
Sayfa 261Kitabı okudu
Reklam
İnsan sesini dinleyerek bir konuyu takip etmenin, sözlü retoriğin üzerimizde bambaşka bir etkisi var. (Ayrıca, sözlü retorik amacıyla yazılmış bir metin, yazılı hâle dökülünce ritmlerden, etkisinden çok şey kaybedebiliyor.) Ayrıca, hiçbir şey görmeyerek, yalnızca tasvir üzerinden bir nesneyi zihinde canlandırmaya çalışmak, bu ön çalışma ve dikkat, zihnimizin çok daha açık olmasına, anlatılanı kavramaya daha iyi hazırlanmasına yardımcı oluyor. Görmediğimiz bir nesnenin nasıl olduğunu önce sadece sözle anlamaya çalışmak, nesneyi gözle örünce onu çok daha iyi takdir etmemize, inceliklerini yakalayabilmemize yardımcı oluyor; ve, evet, kimi zaman da zihnimizde canlandırdığımız hâli aslından daha renkli, daha dolu, daha esrarengiz olabiliyor.
Sayfa 202Kitabı okudu
100 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.