Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Üstad Ali Ulvi Kurucu - Hatıralar 2

M. Ertuğrul Düzdağ

En Yeni Üstad Ali Ulvi Kurucu - Hatıralar 2 Sözleri ve Alıntıları

En Yeni Üstad Ali Ulvi Kurucu - Hatıralar 2 sözleri ve alıntılarını, en yeni Üstad Ali Ulvi Kurucu - Hatıralar 2 kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
ÂLİM BİR SUBAY...
Kahire'de çokça görüştüğümüz ve kendisinden istifade ettiğimiz büyüklerimizden biri de Sadık Sabri bey idi. Kendisi Miralay rütbesinde iken, (kurmay Albay) askeriyeden ayrılmıştı. Yalnız asker değil, aynı zamanda bir ilim adamıydı. Arapça, Farsça, Almanca, İngilizce, Franszıca bilirdi. Sultan Abdülhamid devrinin iyi yetişmiş subaylarındandı. Harbiye Mektebi'nde, Fevzi Çakmak ile aynı sınıftaymış.
Sayfa 189 - 2.Kısım, (Kahire, Ezher'de Okuduğum Yıllar), -Miralay Sadık Sabri bey-, Âlim Bir Subay, Kaynak YayınlarıKitabı okudu
ÇERKESLER-HANEFİLİK ve ZÂHİDÜ'L KEVSERÎ...
Efendim Zahid Hocamız Hanefi mezhebindendir ve bu mezhebin efdaliyeti bahsinde kuvvetli deliller getiriyor. Hocamızın delilleri ve müdafaası kuvvetlidir. Fakat hocamızın Hanefi mezhebini tercih etmesinin bir sebebi daha vardır ki, o da şudur: Çünkü Çerkes kavmi Hanefi'dir. Hocamız: Benim kavmim olan necip Çerkes kavmi, bu mezhebi seçmiştir. Eğer bu mezhep en iyi mezhep olmasaydı, benim ecdadım Hanefi olmazdı. Onların tuttuğu mezhep mutlaka mezheplerin en kuvvetlisidir..."
Sayfa 188 - 2.Kısım, (Kahire, Ezher'de Okuduğum Yıllar), -Zahid-ül Kevserî-, Zâhid Hocamız ve Hanefî Mezhebi, Kaynak YayınlarıKitabı okudu
Reklam
TÜRKLÜK'TEN İSTİFA...
Zâhid Efendi'nin, M. Sabri Efendi'yi Tenkid ederken ileri sürdüğü, "Türklükten istifa etmişken, dönmüş olması..." meselesinin aslı şöyledir: M. Sabri Efendi, 1922 yılından sonra, yurt dışına çıktığında, İskeçe'de "Yarın" gazetesini çıkarmıştı. Türkiye'de din aleyhine birtakım devrimler yapılınca, gazetesinde şu meâlde yazılar ve şiirler yazmıştı: "Bu devrimlerle, Türkleri, Müslümanlıktan çıkarıyorlar. İslâm'dan çıkmış bir Türklükte ben kalamam. Eğer Türk sayılmak için, dinimi terk etmem şart koşulursa, ben Türklüğümü bırakır, dinimi bırakmam. Ben ahirette, hesaba inanan bir insanım. Bana kıyamette Türklükten değil, İslâmiyet'ten soracaklar. Gel bakalım Türk demeyecekler; gel bakalım Müslüman diyecekler..." Yâni M. Sabri Efendi, Türklüğün İslâmlıktan ayrılamayacağını, dinin ehemmiyetini anlatmak için, yapılanların yanlışlığının derecesini belirtmek için böyle yazmıştı. Yoksa Zâhid Kevserî Hoca'nın anladığı ve dediği gibi değil...
Sayfa 186 - 2.Kısım, (Kahire, Ezher'de Okuduğum Yıllar), -Zahid-ül Kevserî-, Türklük'ten İstifa Meselesi, Kaynak YayınlarıKitabı okudu
ZÂHİDÜ'L KEVSERÎ'NİN ÇERKESÇİLİĞİ ve YAVUZ SULTAN SELİM...
Zâhid Efendi'nin bu Çerkes taraftarlığı, hattâ onun tarihe bakışına da sirayet etmiş!. Bu tabiî önceleri malûm değildi. Fakat M. Sabri Efendi'nin kadere dair risalesine verdiği cevapta ortaya çıktı. Meğer bu yüzden de Sabri efendiye bir kırgınlığı varmış... Bu dargınlığa, daha önce cereyan eden şöyle bir hâdise sebep olmuş: Mısır basınında, "Bugünkü Türkiye Müslüman dünyasına niçin yardım etmiyor?" diye bir bahis açılmış. Bunun üzerine Abdullah Annan isimli bir tarihçi: - "Bugün Türkiye'den ne yardım bekliyorsunuz? Türkiye, Osmanlı Devleti olduğu devirlerde bile Müslüman dünyasına yardım etmemişti..." diyerek bir yazı neşretmiş. Bu yazı bir gazetede çıkınca, Miralay Sadık Sabri bey okuyup üzülmüş ve M. Sabri Efendi'yi durumdan haberdâr etmiş. M. Sabri Efendi hemen bir reddiye ve Osmanlıyı müdafaa eden bir cevap yazmış ve neşretmiş. Osmanlı padişahlarını ve Mısır'ı fetheden Yavuz Sultan Selimi medhetmiş. Bu medh Meğer Çerkes olan Zâhid Hoca'ya ağır gelmiş. (Malûm Tomanbay da Çerkes). Kader meselesinde Sabri Efendi'ye yazdığı cevapta lâfı buraya getirip şöyle diyordu: "Müftilenâm, son inkılâplardan sonra Türklükten istifa ettiğini yazmıştı; demek vazgeçmemiş! Yoksa Yavuz Selim'i övüp de başına belâlar getirmezdi. Tomanbay gibi bir kahramanı astırmış olan, yavuz Selim gibi bir yırtıcı kuş övülür mü?"
Sayfa 181 - 182, 183 2.Kısım, (Kahire, Ezher'de Okuduğum Yıllar), -Zahid-ül Kevserî-, Zahid Hoca'nın Çerkesçiliği, Kaynak YayınlarıKitabı okudu
ÇERKES ZAHİD KEVSERÎ...
M. Sabri Efendi ve Zahid Kevserî hocalarımızın farklı oldukları, anlaşamadıkları ikinci husus da kavmiyetçilik bahsinde idi. M. Sabri Efendi, kimsenin hangi kavimden olduğunu sormaz, araştırmaz ve buna ehemmiyet vermezdi. Kendisi Tokatlı bir Türk ailesindendi. Fakat namazlı, faziletli Müslüman gençleri, hangi kavimden olursa olsun severdi. Namaz kılmayan, dine uzak duran Türklerle görüşmez, buna karşılık, Arnavut, Kürt, Boşnak, Çerkes, Arap yahut Afrikalı kim olursa olsun dindar, faziletli gençlere iltifat eder, onları yurt ve medrese odalarında ziyaret ederek sevindirirdi. Bu gençler, "Şeyhü'l-İslâm hazretleri bizi ziyarete gelmiş." diye yere göğe sığmaz, o kadar memnun olurlardı. E, kolay değil tabiî... Boşuna Mustafa Sabri olmamıştı. Hazret; ad, san, unvan, şöhret gibi şeyleri mühimsemez, sadece iyi, dindar, faziletli, ahlâklı insanları severdi. Hatır için konuşmaz, iş yapmazdı. Sevmesi de sövmesi de açıktandı... Buna karşılık Zahid Kevserî Hocamız, Çerkes kavmine mensup olanları, iyi kötü demez kayırır, onlara arka çıkardı...
Sayfa 180 - 2.Kısım, (Kahire, Ezher'de Okuduğum Yıllar), -Zahid-ül Kevserî-, Kavmiyetçilik Meselesi, Kaynak YayınlarıKitabı okudu
CEBRÎ DEĞİLİM... İLÂHÎ OLSAM NE SUÇUM VAR?..
M. Âkif merhum, "Tevid yahud Feryâd" şiirinde, beşer hayatının safhalarını, insanların huy ve ahlâklarını, iyi kötü yaptıklarını sıraladıktan sonra olanlara akıl erdiremeyerek: "Cebrî değilim... Olsam İlâhî ne suçum var?" der. Ben bunu söyleyince M. Sabri efendi: - "Şair, meseleyi âlimden daha iyi anlamış. Şairin imânı daha kuvvetli!" dedi ve sözlerimden memnun oldu. Hattâ kendisinin, ben Medine'deyken Mısır'dan yazdığı bir mektubunda: - "Muâsırîn-i ulemâdan kaza ve kader hakkındaki görüşümü, senden başka anlayıp benimseyen bir âlim çıkmamıştır." diye bir iltifatları da vardır..."
Sayfa 178 - 2.Kısım, (Kahire, Ezher'de Okuduğum Yıllar), -Zahid-ül Kevserî-, Âkif Bey'in Bir Mısraı, Kaynak YayınlarıKitabı okudu
Reklam
ÜZERİME GELMEYİN, CEBRÎ OLAMAM!..
Zahid Efendi, M. Sabri Efendi'nin "İnsan ve Kader" adlı eserini okuyunca, M. Sabri Efendi ona, imamü'l Haremeyn'in, İmam-ı Gazalî'nin ve daha başka âlimlerin, kaza ve kader hakkında yazdıkları eserleri göndermiş ki, yâni bak neler yazılmış, bu hususta yorulma diye. Birkaç defa her iki âliminde meclislerinde münakaşa ettiklerine şahid olmuştum. Hattâ bir keresinde Zahid efendi gülerek: - "Efendi Hazretleri bu hususta üzerime gelmeyin, cebrî olamam!" demişti.
Sayfa 176 - 2.Kısım, (Kahire, Ezher'de Okuduğum Yıllar), -Zahid-ül Kevserî-, Üzerime Gelmeyin Cebrî Olamam, Kaynak YayınlarıKitabı okudu
KADER BAHSİ, ZOR MU KOLAY MI?
Kader bahsinde ilk büyük âlimin farklı görüşte olmaları, M. Sabri Efendi'nin, Zahid Efendiyi, mutezile mezhebine yakın görmesi, Zahidü'l Kevserî'nin "El-İhtisar fî mezhebeti'l-Cebri ve'l-İhtiyar" diye bir risale yazmasına sebeb oldu... Risâle'de: - "Müftilenâm M. Sabri Efendi hocamız, gayet açık bir meseleyi, sırların sırrı, müşküllerin müşkülü olarak gösterdi... [...] El bedihhiyâtü, açıkların açığı olan bir meseleyi, sırların sırrı olarak gördü ve gösterdi..." diye yazıyordu. Mustafa sabri efendi bunun için: - "Be Allah'ın kulu, mübarek Zahid efendi!" derdi; "Kader meselesi, nasıl, açıkların açığı olur? Peygamber onun için: "Sırrun min esrârillâh..." demiş. O kadar mühim ki, îmânın şartlarına girmiş: Allah, gözle görülmeyen meleklerine, kitaplarına, resûllerine îmân ettiğin gibi, kadere de îmân edeceksin. Kader nedir? "Hayrihi ve şerrihi min!allâhi teâlâ... " Demek ki: Mevkıfu'l-beşer tahte sultâni'l-kader... İnsanoğlunun avâli, hâli, durumu, kaderin sultası, tesiri, yön vermesi altındadır...
Sayfa 175 - 176 2.Kısım, (Kahire, Ezher'de Okuduğum Yıllar), -Zahid-ül Kevserî-, Kader Bahsi Zor mu Kolay mı?, Kaynak YayınlarıKitabı okudu
FARLI GÖRÜŞLER...
M. Sabri ve Zahidü'l kevserî Hoca Efendilerin, iki meselede, birisi kadere imânda, diğeri kavmiyet hissine dair iki hususta farklı görüş ve davranışları vardı. M. Sabri Efendi "Mevkıfu'l Beşer Tahte Sultâni'l Kader" isimli eserinde şöyle bir bahis dikkatimi çekmişti: "Memleketten çıktıktan sonra, hâdiselerin seyri, beni "ef'âl-i ibâd", kulların işledikleri ameller, yaptıkları işlerin hükmü meselesinde, "cebri mutavassıt olmaya, Zahid Efendi'yi ise i'tizâle, mu'tezile mezhebine sürükledi. Bu hususta görüşlerimiz ayrıldı..."
Sayfa 176 - 2.Kısım, (Kahire, Ezher'de Okuduğum Yıllar), -Zahid-ül Kevserî-, Farklı Görüşler, Kaynak YayınlarıKitabı okudu
İlim Nasıl Öğrenilir?
Zahidü'l Kevseri: "Çocuklar, küfür ne kadar tehlikeliyse, inanç diye, hurafelere, asılsız şeylere saplanmakta aynıdır... Bunların hepsine ilimle karşı konulur, mâni olunur. İlim bu sebeple ibadetlerin en büyüğüdür. ben ilmi mesele mesele öğrendim; bir meseleyi öğrendikten sonra diğer meseleye geçtim. Bir de, hangi ilimde, fende kabiliyetiniz, istidadınız, aşkınız, şevkiniz varsa, onun mütehassısı olmaya gayret edin. Allâmelik zamanı geçti. Şimdi ihtisas zamanı..."
Sayfa 168 - 2.Kısım, (Kahire, Ezher'de Okuduğum Yıllar), -Zahid-ül Kevserî-, İlim Nasıl Öğrenilir?, Kaynak YayınlarıKitabı okudu
1.000 öğeden 21 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.