Şehirlerin de gizli bir iç dünyası var mıdır ki insanlar gi- bi...
Gündüzleri farklı mıdır gecelerinden?..
Kendilerinden olana ayrı, yabancılara ayrı yüzlerini mi gösterirler?
Acı çekerler mi bu ikiyüzlülükten?..
Herkes yatıp da el ayak çekildiğinde gecenin kaftanına sığınıp bambaşka bir kente mi dönüşürler?
Şeytana uyarlar mı baştan çıkarıldıklarında?..
Işıklı caddeleri, görkemli meydanları, gurur abideleri kadar, dumanlı batakhanelerini, belalı izbelerini, sefil hemşehrilerini de kendilerinden sayarlar mı?
Giderler mi sevdiklerinin peşinden, gerçekten?..
Gazetede küçücük bir haber, Konya'da beş ayda beş bin porno CD'si ele geçirildiğini yazıyordu. Daha önce de porno dergilerin en çok Konya'da satış yaptığı duyurulmuştu. Bir de, Türkiye'nin en çok rakı tüketen kenti seçilmişti Konya...
Ben son birkaç yılda birkaç kez gittim "taassubun baş- kenti"ne...
Her daim capcanlı olmuş ticari hayatın dünyaya açıl- masıyla ve üniversitenin ağırlık koymasıyla kentin o bili- nen mahcubiyetinden nasıl sıyrılmakta olduğunu gözle- rimle gördüm.
Gündüzlerini ayıplar, dualar ve yasaklarla sımsıkı ku- şatan şehir, akşamları kuytularda ihlalin kostümlerine bu- rünüyor ve gün işıyıncaya dek günahın baştançıkarıcı çağ- rısına teslim oluyordu.
Küçücük istatistiki veriler, Konya'nın bu gizli iç dun- yasından ilk sinyalleri veriyor ve dört duvar arasında kıstı- rılmış bir evren, şimdi fütursuzca kendini dışa vuruyor. Konya, tarihiyle istikbali arasında kendini arıyor.