Ding Dang dong!
Kapınız çalındığında kimlere açıp açmayacağınızı bilirsiniz. Eğer küçük bir çocuksanız asla tanımadığınız birine açmamanız gerektiğini annenizden ve babanızdan öğrenmiş olmalısınız!
Peki bu sefer kapınızı çalan üzüntüyse? Ansızın gelen bu duyguyu içeri misafir mi etmeli yoksa evde kimse yok diye pencereden mi bağırmalı? Belki de çıtınızı çıkarmadan çalıp çalıp gitmesini beklemeli?
Bir yerde okumuştum, "acılar aynı zamanda iyi bir yüzücüdür, ondan kurtulmak için onu boğmaya çalışmayın, diye bir sözdü. Çok anlamlı bulmuştum. Neyden kaçarsak onun esiri oluyoruz. Halbuki duygumuzu kabul edip, anlamaya çalıştığımız zaman aslında kazanan biz oluyoruz.
Mutluluk kapıyı çaldığında nasıl ki ardına kadar açıyorsak, aynı şekilde kitapta da bahsettiği gibi, üzüntü de gelse yine o kapıyı açmalı, içeri almalıyız. Belki bize anlatacakları vardır; dinlemeli, belki canı sıkılmıştır; birlikte çıkıp biraz gezmeli. Ama asla yok saymamalı.
Ben bayıldım, tavsiye ederim.