Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Vahdet-i Vücud ve İbn Arabi

İsmail Fenni Ertuğrul

Vahdet-i Vücud ve İbn Arabi Hakkında

Vahdet-i Vücud ve İbn Arabi konusu, istatistikler, fiyatları ve daha fazlası burada.
0/10
0 Kişi
11
Okunma
4
Beğeni
524
Görüntülenme

Hakkında

Acizane maksadım, geçmişten bugüne kadar vahdet-i vücud konusunda düşülen hataları göstererek mutasavvıfların yolunun öyle onların iddia ettikleri gibi bir küfür mezhebi ve mülhidlikten ibaret olmadığını, aksine, kalpleri hakikat nurlarının tecelligahı olan bir grup büyük evliyanın sahih keşiflerine dayanan akli ve nakli deliliklerle kuvvetlenmiş bir yüce irfan mezhebi olduğunu ortaya koymaktır. Yine herkesi fikir ve inancında serbest bırakıp ancak, vahdet-i vücudu kabul eden ümmetin büyükleri ve din kardeşlerini küfür ve dalalete nisbet etme faciasından korumak, böylece dini kardeşlik üzerine kötü bir etki bırakmakta olan bir nifak vesilesini ortadan kaldırmaktır.
Tahmini Okuma Süresi: 8 sa. 50 dk.Sayfa Sayısı: 312Basım Tarihi: 1997Yayınevi: İnsan Yayınları
ISBN: 9757732249Ülke: TürkiyeDil: TürkçeFormat: Karton kapak
Türler:
Reklam

Yazar Hakkında

İsmail Fenni Ertuğrul
İsmail Fenni ErtuğrulYazar · 6 kitap
1271/1855’te Bugün Bulgaristan'da sınırları içnde kalan Niğbolu Livası’na bağlı Tırnova Sancağı’nda dünyaya geldi. Tırnova mahallî idare meclisi azası, ve evlâd-ı fâtihândan yörük Mahmud Bey'in oğludur. İlk öğrenime Tırnova’da Halvetî Melamî ricâlinden Hacı Ahmed Amiş Efendi (öl. l920)’nin nezaretindeki sıbyan mektebinde başladı. Burayı bitirdikten sonra girdiği Tırnova Rüşdiyesi'nden mezun oldu. Tırnova Muhasebe Kalemi’ne girerek çalışmaya başladı ve burada Muhasebe öğrendi. Çalışma hayatını sürdürürken girdiği Medresede Arapça öğrendi ve İslamî ilimler tahsil etti. Memuriyette yükselerek 16 yaşında iken Varidat Mukayyid’i oldu. Bir yandan Tırnova Muhasebeciliği görevine getirilen Cûdî Efendi'den aldığı muhasebe derslerini ilerletirken, bir yandan da Dede Efendi'nin talebelerinden Meytabzâde’nin öğrencisi olan Cûdî Efendi’den musiki dersleri almaya başladı. 1293/1976 Osmanlı Rus Harbi yüzünden Tırnova'nın Ruslarca işgal edilince 1876’da İstanbul'a göç etti. Tahsisat kâtipliği göreviyle Maliye Nezareti'nde memuriyete başladı. Bunun ardından 1883’te Dîvân-ı Muhasebat (Sayıştay)’a geçti. Burada çalışırken Fransızca resmî yazışmaları yürütecek memurlar yetiştirmek üzere kurulan Lisan Mektebi'ne devam ederek 1883-86 arasında iyi derecede Fransızca öğrendi. Burayı bitirdikten sonra iki ayrı Hoca'dan dört yıl boyunca İngilizce okudu. 1899’da Dîvân-ı Muhasebat üyesi oldu. 1901’de Dâhiliye Nezareti Muhasebeciliğine tayin edildi. Bu görevi sırasında malî ve iktisadî konularla da meşgul oldu. Özellikle Dahiliye Nezareti muhasebesinin belli bir düzen içinde işlemesi yolunda alınan tedbirlerde ciddi katkılarda bulundu. Musikiye hususî bir ilgi duyan İsmail Fenni Ertuğrul, Tırnova'dayken Dimitriyof’tan kanun, Pamukluoğlu’ndan keman çalmasını öğretmiş ve Cûdî Efendi’den şarkı meşketmişti. İstanbul'a geldikten sonra da Tanburî Ali Efendi ile Bestekar Şevkî Bey’den de musiki dersleri aldı. İlmî ve fikrî çalışmalarının yanında Beste ve güfte çalışmalarını da hayatının sonuna kadar sürdürdü. İki yüz civarındaki bestelerinin güftelerin de kendisi yazdı. Bestelediği bazı askerî marşlar 1924’de Riyaset-i Cumhur tarafından mükafatla taltif edildi. İlim, fikir ve sanat faaliyetlerine daha fazla vakit ayırmak gayesiyle 1909’da emekli oldu. Bundan sonra çalışmalarının ağırlık noktasını, şarkiyatçıların İslam’a yönelttikleri haksız ve yıkıcı tenkidlerle materyalist ve pozitivist filozofların, yeni devir Türk okumuşlarını da tesiri altına alan görüşlerine yöneltti. Hem şarkiyatçıların haksız ve yıkıcı tenkidlerine hem de materyalist ve pozitivist filozofları görüşlerini cerh eden hacimli ve nitelikli reddiyeler kaleme aldı. Tasavvufi neşvesi dolayısıyla yakınlık duyduğu Vahdet-i Vücûd meselesiyle ilgilendi; özellikle adını vermeden “Üstadım” diye bahsettiği Muhyiddin İbnü’l-Arabî ve anlayışına yöneltilen tenkidleri cevaplandırmaya ve Vahdet-i Vücûd mesleğini müdafaaya gayret etti. İsmail Fenni Ertuğrul, Vahdet-i Vucud ve Muhiddin Arabi adlı eseriyle, geçmişten bugüne kadar vahdet-i vücud konusunda düşülen hataları göstererek mutasavvıfların yolunun iddia edildiği gibi bir küfür mezhebi ve mülhidlikten ibaret olmadığını; aksine, kalpleri hakikat nurlarının tecelligâhı olan bir grup büyük evliyanın sahih keşiflerine dayanan aklî ve naklî delillerle kuvvetlenmiş, bir yüce irfan mezhebi olduğunu ortaya koymak amacını gütmekte ve ümmeti bu yoldan giden büyüklerini küfür ve dalalete nisbet etme faciasından muhafaza etmektedir. İsmail Fennî Bey’in tasavvufa ilgisi daha Tırnova’da sıbyan mektebindeyken talebesi olduğu Fatih türbedarı Hacı Ahmet Amiş Efendi vasıtasıyla başlamış, gelişerek devam etmiştir. Ahmet Amiş Efendi’den amel olarak tasavvuf öğrendiği gibi tasavvufun tefekkür tarafını da ihmal etmediği bilinmektedir. Hayatı boyunca evlenmeyip mücerred yaşayan İsmail Fenni Bey 29 Ocak 1946’da İstanbul’da vefat etti. Mezarı, Eyüp Sultan’da Çocuk Bakımevi'nin arkasındaki sırttadır. Mal varlığı ve kitaplarının gelirini Daru’ş-Şafaka’ya bağışladı. 9050 ciltlik kütüphanesini Bayazıt Devlet Kütüphanesi’ne vakfetti.