En Eski Vahiy ve Sanat Gönderileri

En Eski Vahiy ve Sanat kitaplarını, en eski Vahiy ve Sanat sözleri ve alıntılarını, en eski Vahiy ve Sanat yazarlarını, en eski Vahiy ve Sanat yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Yollar her zaman ovalardan geçmez. Bazen dağlara tırmanır.
Sayfa 98 - Pınar Yayınları, 2. baskı, 2005
"İnancım odur ki sanat yetisi tıpkı idrak gibi fıtratımıza Rabbin ruhundan üflenmiş bir keramettir. Yaratılanlar arasında yalnız insan sanatkârdır. Allah'ın bu ikramını reddeden sakar bir hayat yaşar, bu ikramı değjerlendiren sanatkârca yaşar."
Reklam
Alışıldık kahvehane muhabbeti sayılsa da "bu millet adam olmaz" diyenler arasında ben de vardım.
Uzun boylu düşünmeler, sık okumalar ve okuyup düşündüklerimi paylaşma çabalarım esnasında, büyük yalnızlıklar yaşıyordum. İleri gidiyordum, çok ileri gidiyordum. Biraz frenlemem, aklımı(!) korumam gerekiyordu. Onca fazla düşünmek zira akla(!) ziyan getirir deniliyordu. Ailem, komşularım, mektep arkadaşlarım, akrabalarım, bütün halkım topyekün bir vurdum duymazlıkla siyasetten(!) uzak bir yaşama modelini sürdürme taraftarıydılar. Etliye sütlüye karışmamak, sessiz, sakin bir köşede yaşayarak ölüp gitmeyi beklemenin takva ve fazilet(!)ine sığınmışlardı.
Uyanış ve Dirilişe Geçiş
Birkaç on yıllar evvelinde sıradan bir fikih meselesini, Kur'an'dan bir ayeti kerimeyi yahut Allah elçisine atfedilen bir hadisi, herhangi bir felsefi metni konuşmak, üzerinde düşünmek, yorum yapmaya kalkışmak yürek isterdi. Bırakınız onu, Kur'an-ı Kerim'i elinde bulundurmak bile sıradan insanın haddi olarak görülmezken, bugün kütüphanelerimizi dolduran telif ve tercüme meal ve tefsirleri saymakta zorlanıyoruz. Bu hadiseyi rahatlıkla bir şuur açılımı olarak değerlendirmek gerektiğini düşünüyorum.
Biçim ve Öz
Kendini Müslümanlığa nispet eden kalabalıkların bir alışkanlığı vardır. Yapılan, yapılacak olan her iş ve oluşun illa da Peygamber tarafından örneklendirilmiş olmasını beklerler. Oysa bu beklentide farkına kolay varılamayan ciddi bir eksiklik ve yanlışlık vardır. Zira Allah, Peygamber ile beraber, tarih boyunca, O'nun izinden gidecek olan bütün ümmete, yine Peygamberin şahsında bir ilke ve prensipler bütünü emanet etmiştir. Meselelere ilkesel bakmayı öğretmeye çalışmıştır. Bu durumda söz gelimi muharebelerden önce Hz. Peygamber'in, Müslüman şair Hasan Bin Sabit'i yüksek bir tepeye göndererek, düşman ordusuna karşı moral bozucu kasideler okumakla görevlendirmesi, ne anlama gelmektedir? Sanatın bir soğuk savaş silahı gibi kullanılması değil de nedir?
Reklam