Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Varlık Mertebeleri

Rene Guenon

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
İnsan için en temel soru olan ' ben kimim? ' sorusunun cevabını yalnızca hakiki bir metafizik kavrayış verebilir.Bu soru en temel sorudur, çünkü insanın bütün yolculuğunu ve serüvenini belirleyen şey bu 'ben'i ne(re)ye dayandırdığıdır. Tanrı'nın insana en büyük emaneti bu 'ben'dir. İnsan bu 'ben' i neye izafe ediyorsa hayatını da ona göre yaşar. Bütün arayışlar, problemler, sorular ve cevaplar bu 'ben' üzerinden yaşanır. Bütün alem ve taradılış bu 'ben' üzerinden tecrübe edilir. Tekrar edelim, bu 'ben' in gerçek mahiyetinin ne olduğunun bütünlüklü bir cevabını ancak metafizik verebilir; diğer cevaplar, nisbeten doğru olmakla birlikte, parçalı ve kısmidir.
“… Varlık Varoluş’u ihata eder ve metafiziksel olarak Varoluş’tan daha fazla bir şeydir çünkü O, Varoluş’un ilkesidir; dolayısıyla Varoluş Varlık ile özdeş değildir, zira Varlık daha aşağı derecede bir taayyüne ve netice itibariyle de daha yüksek derecede bir külliliğe tekabül eder.4 4. Dipnot: Tekrar hatırlatmak gerekirse, kelimenin etimolojik anlamı itibariyle “var olmak” (…) aslında, bağımlı olmak, dayanmak, şarta bağlı olmak anlamına gelir; o hâlde, “var olmak”, nihayetinde, kendi ilkesini veya yeter sebebini kendinde taşımamak ve ona sahip olmamaktır ki bu, ileride arıziliği tanımladığımızda daha açık bir şekilde değineceğimiz üzere aslında tezahür için geçerlidir. s. 47
Reklam
Dipnot
“Doğrusu, metafizik hakikatler mevzubahis olduğunda aslında hiçbir temsil mümkün değildir çünkü bu hakikatler özünde külli olup hiçbir cüzileşmeye müsait değilken, her temsil ise şu ya da bu dereceye kadar cuzi bir düzene aittir.” s. 57
“Varlık, yalnızca ilk tasdik ve en asli taayyün (taayyün-i evvel) olması hasebiyle, bütün şeylerin en yüce ilkesi değildir; O sadece, tekrar edersek, tezahürün ilkesidir ve böylelikle, metafizik nokta-i nazarın bu nazarı yalnızca “ontolojiye” indirgeyenlerce ne kadar çok sınırlandırıldığını görmüş oluruz, zira metafiziği bu şekilde Varlık Ötesi’nden soyutlamak aslında en hakiki ve en saf şekilde metafiziksel olan her şeyi dışarıda bırakmak demektir. (…) Varlık bizatihi kendinde tektir ehaddir ve dolayısıyla da, Varlık’ın imkânlarının yekpare tezahürü olan külli Varoluş da kendi özünde ve en deruni tabiatında birdir/vahittir; fakat ne Varlık’ın tekliği ne de Varoluş’un “birlik”i tezahür tarzlarının çokluğunu, bu yüzden de genel ve kozmik düzende Varoluş derecelerinin ve cüzi varoluşlar düzeninde varlık mertebelerinin sınırı belirsizliğini dışlamaz. Dolayısıyla, çoklu vertebeler mütalaası hiçbir şekilde Varlık’ın tekliği ile çelişki arz etmez ve aynı şekilde, bu teklik üzerine temellenen Varoluş’un birliği ile de çelişmez, zira bunların ikisi de hiçbir surette çokluktan müteessir olmaz; ve bundan çıkan netice şudur ki teklik ile çelişmekten veya ona herhangi bir şekilde karşı olmaktan epey uzak olan çokluk olgusu, hem mantıksal olarak hem de metafiziksel olarak, tek sahih ve meşru temelini bir bütünlüğe sahip olan Varlık sahasında bulur.” s. 54-55
“… “Varoluşun Birliği” (Vahdet-i Vücûd) ile bağlantılı olarak yukarıda söylediklerimizden çıkan sonuç şudur ki Varoluş bizzat kendi “birliğinde” külli tezahür tarzlarına tekabül eden sınırı belirsiz dereceler çokluğu barındırır (ki külli tezahür temel olarak Varoluş’un kendisi ile aynı şeydir); ve bu Varoluş’un bütün sahasında tasavvur edilen
“Nihaî kertede, Varlık ile Varlık Ötesi arasındaki ayrım tamamen arızidir, çünkü böylesi bir ayrım ancak, kendisi de esasen arızi olan tezahür nokta-i nazarından yapılabilir. Bu durum hiçbir şekilde bu ayrımın nazarımızdaki önemini düşürmez, kaldı ki zaten mevcut mertebemizde kendimizi bu nokta-i nazardan başka bir yere yerleştirmemiz fiilen mümkün değildir, zira tezahür sahasına ait mukayyet ve ferdî varlıklar olarak kaldığımız sürece bu nokta-i nazara sahibizdir ve ne zamanki metafizik tahakkuk yoluyla ferdî varoluşun sınırlayıcı şartlarından tamamen özgürleşip kurtuluruz işte o zaman söz konusu nokta-i nazarı aşmış oluruz.” s. 40-41
Reklam
“Külli İmkân zorunlu olarak imkânların tamamını içerir ve denilebilir ki Varlık ile Varlık Ötesi külli İmkân’ın iki veçhesidir; Varlık, imkânları (veya daha doğrusu onların bazılarını) tezahür ettirmesiyle, Varlık Ötesi ise imkânları tezahür ettirmemesiyle külli imkânın iki veçhesidir. Varlık, bu nedenle, tezahür etmiş her şeyi tazammun eder; Varlık Ötesi ise Varlık’ın kendisi de dâhil tezahür etmemiş her şeyi tazammun eder; fakat külli İmkân hem Varlık’ı hem de Varlık Ötesi’ni tazammun eder.” s. 38-39
100 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.