vurdular beni ben vuracakken,
yığılıp kaldım öldürüldüğüm yerde;
ama kalktım, eskisinden daha dinç ,
ya sonra, ya sonra, ya sonra!..
Ekleyecek ne var ki?
Yaşamaya gelmiştim yeryüzüne.
Tomurcuk
gül,
minicik,
bazen
çıplak ve ufacık,
sığacakmış gibi
avucumun içine,
tutup seni böyle
ağzıma götürürcesine,
ama
ansızın
dokunur ayaklarım ayaklarına ve ağzım dudaklarına.
Bir tabak baş papaza, zehir zıkkım bir tabak
Bir tabak: kül, demir ve gözyaşlarından
Yıkık duvarlarla acı yakınmalarla dolu ağzına kadar
Bir tabak baş papaza, bir tabak kan
Ve doğacak tüm buğdaylar için barış olsun!
Çayır çimen arayan bütün aşklar için,
Ve bütün yaşayanlar için;
Bütün sular, bütün topraklar için
Barış olsun!
Ama o sevecen gülüşün yükselir gökyüzünde peşimden ve ardına dek açar yaşamın tüm kapılarını benim için.
Sevdalım, zifiri karanlıkta bile
gülümse bana...