Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Spinoza Metafiziği ve Siyasetin Gücü

Yaban Kuraldışılık

Antonio Negri

Yaban Kuraldışılık Gönderileri

Yaban Kuraldışılık kitaplarını, Yaban Kuraldışılık sözleri ve alıntılarını, Yaban Kuraldışılık yazarlarını, Yaban Kuraldışılık yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
... Kendini geliştirerek varlığı kuran özgürlük; kendini kurarak özgürlüğü belirleyen varlık. Ancak etkililiği ölçüsün­de önceden temsil edilebilen bir aktüellik; bir etki ve özgürlük ölçütü olarak ortaya konan zorunluluk.
Sayfa 353Kitabı okudu
Spinoza'da hakikat ve varlık, ancak kolektif pratiğin yorumlayabileceği, eklemleyebileceği ve üretebi­leceği bir karşılıklı etkiler bütünlüğünü bulup ortaya çıkarır. Spi­noza' daki transandantal şematiklik, salt pratik ve maddidir. Dünya kendi mutlaklığını, ancak kendini kendi verilmişliğinde tanıyarak yüceltir. O tikelliği içinde mutlaktır. Özgürleşme süreci içinde ras­yoneldir. Sonlu ve sonsuz, özgürleşmeye doğru olan gerilimi üretir­ler. Dünyadan ancak mutlaklığı içinde bahsedebiliriz, bu mutlaklık ancak gerçek olanda yaşar.
Sayfa 348Kitabı okudu
Reklam
Dünya, (Rönesansçı terimlerle yeniden oluşturulan) türümcü felsefenin, yüklemler ve paralellik teorisinin güçten düştüğü ya da negatif düşüncenin baskısı altında etkisini kaybettiği oranda, maddi diriliğiyle yeniden ortaya çıkarken, toplum da kolektif boyutuyla yeniden belirir. Materyalizm ve kolektivizm kurucu düşüncenin temel öğeleridir.
Sayfa 343Kitabı okudu
Spinoza anayasal işleyişe dair her türlü resmi faktörü kökünden reddeder: Sınırlar kuvvetlerden oluşur; iktida­rın (potestas) sınırları güçler (potentiae) tarafından tanımlanır. Bu demektir ki, monarşik işleyişin sınırları, fiziksel sınırlar oldukları oranda hukuksal sınırlardır; ancak anayasada ve onun açılımında maddi olarak geçiyorsa resmi belirlenimlerdir. Spinoza'nın tezini desteklemek için öne sürdüğü ahlaviyatlara bakarsak, bütün politik biçimlerin açık bir şekilde kurucu süreçler olarak görüldükleri oran­ da değerli olduklarını fark ederiz. (Vl:9-40). Monarşik yönetim (salt tarihi olgudan yola çıkarak), hukuksal tanım soyutlamasından sıy­rılıp iktidar ve karşı karşıya gelen güçler ilişkisi bağlamında ortaya konduğunda, rasyonel bir öğe haline gelir. Mutlakiyetçilik ılımlılaş­tırılmıştır; ılımlılık dinamik bir ilişkidir ve bu ilişki bütün tebaayı kurucu düzenlemeye dahil eder. Anayasal denge, güçler arasındaki çarpışma-dolayım-karşıtlıktır. Ve bu süreç, multitudo'nun kolektif bir insan özü olarak gelişimidir.
Sayfa 331Kitabı okudu
egemen iktidarın sınırsızlığı (mutlaklığı), ne denli multitudo'nun toplumsal ve politik ihtiyaçlarının sürekliliği boyunca gelişirse, devlet de konsensüsün belirlenimince o denli sı­nırlanır. Öyleyse, konsensüs normundan kopuş, doğrudan savaşı te­tikleyecektir. Sivil haktan kopuş kendinde bir savaş hakkı nedenidir. "Yurttaşlar topluluğunun kendi çıkarını gözetmek için bağlı olduğu, korku ve saygı uyandıran kurallar ve nedenler, sivil hakka değil do­ğal hakka aittir, çünkü bunlar sivil hakla değil, ancak savaş hakkıyla doğrulanabilirler. Ve bir topluluğun bu kural ve nedenlere bağlılığı, bir insanın doğal durumda iken, kendi kendinin düşmanı olmamaya ve kendi hakkını gözetmeye bağımlı olması, aksi halde kendi kendi­ni yıkacak oluşu gibidir; ve de bu tabi olma değil, insan doğasının özgürlüğüdür" (IV:S). Bu pasajlarda bizi hayrete düşüren şey, sivil hakkı savaş hakkından ayıran belirgin hattır. Aslında bu bizi çok fazla şaşırtmaz çünkü varlığın kurucu süreç tarafından hep daha yüksek kusursuzluk aşamalarına ancak antagonizma yoluyla taşın­dığını gayet iyi biliyoruz. Devlet, egemenlik ve de iktidarın sınırsız­lığı, kurucu sürecin, gücün temel antagonizması aracılığıyla süzülür. Devlet ufku savaş ufkudur.
Sayfa 323Kitabı okudu
doğal hakkın transan­dantal devrinin eleştirisi, iktidarın hukuksal kökeninin eleştirisi. Sorun tebaa (subditus) ve yurttaş (civis) arasındaki farkla ortaya ko­nur (III:l). Bu fark standart doğal hak doktrininde, saf birlik olgu­ sunu üstbelirleyen sözleşme yoluyla dolayımlanır ve düzenlenir. Spi­noza'da ise, sözleşmenin kendisi de bireyci tanımlaması gibi çoktan elenmiştir. Burada sözleşmenin elenişi pozitif bir işlev görür. Birey­den genele geçiş, Spinoza' da ilkesel olarak reddedilir. Geçiş kolek­tif bir biçimde gerçekleştirilir. Öyleyse bu, insanların sahip olduğu hakların devri değil, insanların kolektif kuruluşudur.
Sayfa 320Kitabı okudu
Reklam
Filozoflar, Altın Çağ'a özlem duyup ütopya ticareti yaparlar: faydasız ve zararlı bir meş­guliyet. İkinci analitik eğilimi ise "politikacılar" temsil eder. Bilimlerini insan doğasının deneyimleri üzerine dayandırmaya ça­lışırlar ve böylelikle kendilerini büyük oranda teologlarla ve onların politikayı ahlaka tabi kılma talepleriyle çekişirken bulurlar. Fakat bunları bilgelikten ziyade kurnazlıkla yaparlar. "Politikacıların, po­litika hakkında yazma konusunda filozoflardan daha başarılı olduğu şüphe götürmez. Onlara deneyimleri rehberlik ettiğinden, pratikle çelişen hiçbir şey öğretmeyeceklerdir." Fakat pratik doğrusal değil­dir; kendinde ve kendiliğinden özgürleştirici bir şey değildir. Kriz salt pratiğe dönüşün bir işareti değildir, pratik sorununu kendinde taşır. Öyleyse, politikacılar krizin aşılmasını temsil etmezler; tam da krizin en şiddetli ifadesidirler.
Sayfa 306Kitabı okudu
Spinoza'da varoluş uzamdır, bir parçalar çoğulluğu ve her şeyin ötesinde nedensel bir mekaniz­madır. Kipin varoluşu çoğulluktur, belli bir hareket ve durakla­ma ilişkisince tanımlanan bir parçalar bütünlüğüdür.
Sayfa 253Kitabı okudu
Talihin belirsiz nimetlerine duyulan aşırı arzunun cazibesine kapılmış insanlar, deliliğin ve fanatizmin tuzağına düşüp kendilerini hükümdarın mutlak iktidarına bırakır.
Sayfa 220Kitabı okudu
Özgürleşme geçiştir; geleceği önceden sezdiği için değil, bugüne nüfuz ettiği ve can verdiği için. Özgürleşme bir ihtiyaçtır; aktüel kılınan ve bugüne can veren.
33 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.