Libido denilen dürtü her insanda ortak özelliklere sahiptir, farklı özelliklere de. Saklı bir enerji oluşu herkeste aynıdır. Ancak dışa vuran görünümleri ferde göre degisiklik arz eder.
Bir şeyle temas kurmak demek, o şeye bağlanmak, ona mal olmak, onun için endişelenmek demektir. Bir şeyi uzaktan değil de yakından gözler, ona katılırsa, ona dahil olurum. İçinde olurum dışında değil.
Peki içim kendimle doluysa, başka bir insanı nasıl görebilirim? İnsan kendi imajıyla, kendi tutku ya da kaygılarıyla dolu olduğunda, kendisiyle dolu olur. Ancak bu durum insanın kendi kendisi olduğu anlamına gelmez. Zira başkalarını görebilmek için, kendi kendim olmalıyım. Korku, üzüntü, yalnızlık, ümit ve sevgi gibi şeyleri tanımıyorsam, bu şeyleri incelediğim insanda tespit edemem. Kendi insani yaşantılarımı devreye sokamazsam, bunlar vasıtasıyla karşımdaki insanla temas kuramazsam, onun hakkında çok şey biliyor olabilirim, fakat onu gerçek anlamda tanımış olmam. Onunla dolabilmem, onunla kaynaşabilmem için, açık olmalıyım. Ama önce kendim olmalıyım. Aksi takdirde açık olamam. Dışarıya karşı açık olabilmek için, “ben"in hakikat illüzyonunu aşabilmem için, “ben” olmalıyım. Kendi bireyselliğimi dışa açabilmem için, kimliğimi bilmeliyim, beni doğurmuş olan rahimden, ailemden, ırkımdan ve halkımdan kopmalıyım. Tam bağımsız bir birey, yani hür olmalıyım. O zaman dalgalardaki bir su damlası olduğumu fark ederim. Yine de saniyenin küçük bir kısmında ayrı bir varlık olduğumu hissederim.
Sağduyuya yutturma olarak adlandırılan mekanizma sayeksinde, herhangi bir faaliyetin sağduyuya uygun olduğu ve ahlakla çelişmediği illüzyonu meydana getirilir. Neticede söz konusu faaliyetin, kişinin bilinçli zihniyetine ters düştüğü örtbas edilmiş olur. Bu mekanizma genelde bir sahtekarlıktan ibarettir. İnsanın sağduyu ve ahlaka ters düşen