Şimdi biliyorsun bir türkü
ulaşmıyorsa herkesin diline,
çoğaltmıyorsa direnme gücünü
karanlığa karşı insanın,
Suçludur görüp de susmak kadar
insandan esirgendiğini yaşamın.
Aynıydı evden çıkışım,
aynıydı geçtiğim yollar,
vapurun iskeleye gelişi,
bir selamı değiştirişim bir gazeteyle. Oturduğum yer bile belki.
Hem sıradan bir gündü, hem değil.
Yıkanık İstanbul görüntüsü pırıl pırıldı karşımda.
Lodos yoktu, tortusuz bir hava.
Üstünde bir cambaz gibiydim
iki kıyıyı birleştiren deniz çizgisinin.
Hem belliydi, hem belli değil
uzaklaşıyor muyum birinden
yoksa yaklaşıyor muyum ötekine.
Bir üzüntü mü saplandı yüreğime?
Ne bırakırım kendimi
ne geçmesini beklerim sabırla
-ararım kaynağını hemen
nerden besleniyor, nedeni ne?
Girişirim o nedeni değiştirmeye.
Sık sık kesiliyorsa başlattığımız konuşma susuveriyorsak birden
bir sözcüğün yarısında;
tükendiği için değil
konuşacağımız şeyler.
Araya giren bu sessizlik
söylememek için hiçbir şeyi
nereye varacağını bilmeden.
Kumsalda yürüyenlerin izlerini
dalgalar siliyor arkalarından
Birbirine seslenen iki kişinin
ne dediğini alıp gidiyor rüzgar
Yine de yürüyorlar kumsalda
ayakları yeni izler açarak
Sesleniyor yine de birbirine
yeni sözler bularak iki kişi