Eser kahramanımızın cezaevine gelmesiyle başlıyor. Diğer siyasi koğuşlarda yer olmadığından adi suçlular koğuşuna yerleştiriliyor. Geriye dönüşler yaparak ona yapılan işkenceler, insanlık dışı uygulamalar anlatılıyor.
Romanda bir döneme ait izleri yakalamak çok kolay değil. Dün olduğu gibi bugün de bu işkenceler, katliamlar var. Kendilerine devlet görevlisi adını verenler bu insanlık dışı uygulamaları yaparken hiç düşünmüyorlar, vicdan hiç gelmiyor akıllarına, onlara göre bu bir görev. Ve bugüne kadar da bu vahşeti yapanlar yargılanmadı, ya da hiçbir ceza almadı.
Kahramanımızın tabii en büyük suçu “sakıncalı” bazı kitapları okumuş ve bulundurmuş olması ve düşünebilmesi. Eserin sonu sanırım bizi pek mutlu kılmadı.
Kitabın sonunda kahramanımız kendini diğer kişiliksiz ve adi suçlu sınıfına sokar. Peki, nerede kaldı onca direnme, aşağılanmaya başkaldırış ve umutla var olmak için mücadele? Büyük direniş, büyük mücadele yeni başlamalıydı, burada bitmemeliydi...