Tarık Buğra'yı Osmancık eseriyle tanıyordum ve kafamda kendisinin edebiyatı ideolojik bir mesajın aracı kıldığına dair bir imaj vardı. Son yıllarda bunun katiyetle kötü bir şey olduğuna dair düşüncelerim değişince yazara bir şans daha vermek istedim ve bütün öykülerinin derlemesinden oluşan bu kitabı okudum. Çok da iyi yapmışım çünkü yazarın farklı yüzlerini görmüş bulundum ve edebi anlamda da tatmin edici buldum.
Öyküler çeşit çeşit, durum öyküsü de olay öyküsü de var. Neredeyse tamamen diyalog olan ve hiç diyalog olmayan öyküler mevcut. Küçük burjuvayı da anlatmış, köylüyü de sınıfsızı da. Hem toplumcu hem bireyci.Tarihi bir öykü, hatta post modern sayılabilecek bir öykü bile yazmış: "Çift tabancalı hafiye". Hikaye yazarın kendi sesiyle yazdıklarından bahsetmesiyle başlıyor.
Elbette bu hem konu hem de biçim olarak kendini gösteren çeşitlilik yazarın öykü alanında kendi tarzını aramakta ya da bulamamış, oradan oraya savrulmuş olduğu anlamına gelebilir. Ancak bir okur olarak bundan keyif aldım ve birçoğunu da fazlasıyla etkilenerek okudum.
En sevdiğim öykü olan "Kuyruklu Yıldız"ın ise zaman ve mekânın ötesinde yazılmış bir öykü olduğunu hissettim. Netice itibariyle ben bu kitabı sevdim, uzatmaya gerek yok.