Yaşayan Felsefe

Ömer Bozkurt

Yaşayan Felsefe Posts

You can find Yaşayan Felsefe books, Yaşayan Felsefe quotes and quotes, Yaşayan Felsefe authors, Yaşayan Felsefe reviews and reviews on 1000Kitap.
Varlığa ilişkin tek delil, yokluğa ilişkin tüm delilleri yok eder. Fakat yokluğa ilişkin hiçbir delil şüphe sınırını aşamaz. Bu dünyada aranılan bir meyvenin yokluğunun ispatı, dünyada o meyve genişliği kadar yer kalmaksızın arandığının gösterilmesiyle —ki imkânsızdır-ancak ispat edilebilir. İnsana ve evrenin tümüne ilişkin olduğu için Tanrıyla ilgili yokluk düşünceleri baştan mantıken şüphe sınırını aşma ihtimalleri olmadığından hükümsüzdür.
Sayfa 190 - Ahmet KavlakKitabı okudu
Bergson beyni, hayata ve eyleme yönelebilmemiz için yaşamsal önemde bir organ olarak betimler. Dış dünya ile anlamlı bir ilişki kurmamız, eylemlerimizin isabetliliğiyle yani çevreye ve koşullara uygunluğu ile doğrudan ilintilidir. Öyleyse eylem ve etkinliklerimizin başansı, dünya ile kuracağımız sağlıklı iletişim ve ilişkide yatmakta bunu da insan bedeninde beyin düzenlemektedir. Bergson'un ifadesiyle söyleyecek olursak “Beynin genel rolü ve biricik görevi, ruhun harekete dönüşebilecek kısımlarına yol vermek yani ruhu eylem ve etkinlik alanına koymaya aracı olmaktır. Bu sebepten daima pratik ve yararlı amaçlar kollayan beyin, kendi eylemlerini etkili kılmak için ruhu da çoğunlukla kendi bakış açıda hapsetmek ister.” Görülüyor ki Bergson, ruh ve beyin arada tamamen mahiyet farkı görüyor ve onlara aynı ayn işlevler kluyor.
Levent BayraktarKitabı okudu
Reklam
Bergson, hayat ve madde arasında gördüğü dayanışmadan bütün evrenin mistik ve tinsel bir yorumuna ulaşır. Ona göre “Evren, aşkın, sevmek ihtiyacının gözle görülen ve elle tutulan yardır, kainatta bulunan butün varlıklar da bu yaratıcı heyecanın neticeleridir, onlar da bu heyecanın kendi tamamlayıcısını bulduğu canlı varlıklar ile bu canlı varlıkların meydana gelmesini sağlayan sayısız başka canlı varlıklar ve sonra da hayatın doğmasını mümkün kılan sonsuz büyüklükte maddedir.” Böylece Bergson, bir yandan bütün evren ve varoluşun temelinde bir aşk, sevmek gereksinimi ve yaratma heyecanı görürken diğer yandan maddenin gerçekliğini ve evrenin (hatta canlının) maddesel yanını da yadsıyıp yok sayma gereği duymuyor. Çünkü o canlı dogayı ve onun içerisinde gelinen en son ve gelişmiş nokta olarak gördüğü insan varlığını ve maddeyi bir süreklilik ve dönüşüm ilişkisi içinde tasarlamaktadır.
Sayfa 160 - Levent BayraktarKitabı okudu
Modern dinsizliğin ilkesi şu ölçüde(maxime) toplanır: "Her şey bu hayattan ibarettir."48
Murtaza KorlaelçiKitabı okudu
Marcel'e göre 'ben'in asıl olmazsa olmazı varlıktır. Varlık, mülkiyete indirgenemez. Modem insanın önemli sorunlarından biri, varlığın mülkiyete indirgenmesi tehlikesidir. Tarih boyunca insan, dalma kendi kaderi ve doğası hakkında sorular sormuştur. Ancak çağımızda insan, kendisi hakkında şüpheye düşmüştür. Evrendeki rotasını kaybetmiştir. Varoluşunun nedeni konusunda şüpheye düşen modern insan, yeryüzünü tahrip eden bir teknik güç kazanmaya başlamıştır. Bu tahrip edilen dünyada insan, kendi kendisinin problemi olan, huzursuz, hasta ve yıkıcı bir yaratığa dönüşmektedir. Marcel'e göre bu hastalığın en önemli sebebi, “insan tecrübesinin ontolojik ağırlığını” kaybetmesidir.
Fulya BayraktarKitabı okudu
Gabriel Marcel, teknolojinin ve sahip olma arzusunun önceliğinin, neredeyse mutlak olduğu modem dünyada, insanın giderek itibar ve değer kaybettiğini, bu kaybın 'ontolojik bir anlam kayıp'ı olduğunu ifade eder. Bilimin ve teknolojinin gelişmesi ile birlikte, dünyayı değiştirebilme gücüne sahip olan insanoğlu, bu gücüne rağmen hatta bu güç dolayısı ile evrende kaybolmuştur. Bu kayboluş, insanla birlikte, varlığın da anlamının kayboluşudur zira modem dünyada yalnızca bedeniyle ve fonksiyonuyla anlam kazanan insan için, insan tecrübesinin ontolojik değeri ve aşkınlığın gerekliliği kaybolmaktadır. İnsan, teknolojinin kendisine sunduklarını, sahip olunanlar alanında herhangi bir şey olarak bırakmamış ve yararlılıklarından dolayı onları kaybetme korkusu ile birlikte, onlara ve daha fazlasına sahip olma tutkusu geliştirmiştir. Dolayısıyla teknoloji, insanın yaşamını kolaylaştıran bir araç olmaktan çıkmış ve yaşamın hedefi, amacı hâline gelmiştir.
Fulya BayraktarKitabı okudu
Reklam
23 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.