Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

2011 Ekim

Yedikıta - Sayı 38

Yedikıta Dergisi

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
"Hakikat bir gün olur tezahür eder Mezara dahi gömülecek olsa"
Sayfa 28
Âkıl isen rızk içün gerdûn-ı dûna eğme ser Âsyâb-âsâ yürü var ekmeğin taştan çıkar [Aklı başında bir insan isen, rızık için alçak dünyaya baş eğip muhtaç olma. Git, değirmen gibi, sen de ekmeğini taştan çıkar. Alnının teri ile kazan ve kimseye minnet etme!]
Sayfa 60 - Emir Osman Efendi
Reklam
Allah Allah diyelüm sancak-ı şâhî çekelüm Yürüyüp her yaneden Şark'a sipâhî çekelüm [Allah Allah diyelim padişahlık sancağını çekelim. Her taraftan yürüyüp Doğu'ya (İran'a) asker sürelim] İki yerden kuşanalum yine gayret kuşağın Buluşup toz ile toprağa bu râhı çekelüm [Gayret kuşağını iki yerden kuşanalım, giyinelim. Toza toprağa karışıp bu yola katlanalım.] Pây-mâl eyleyelüm kişverini sürh-serin Gözine sürme diyü dûd-ı siyâhı çekelüm [Kızılbaşların ülkesini ayaklar altına alalım. Gözüne sürme yerine siyah dumanı çekelim.] Bize farz olmuş iken olmamız İslâm’a zahîr Nice bir oturalum bunca günâhı çekelim [Bize İslam'ı gözetmek, kollamak farz olmuş iken (Biz İslam'ın halifesi iken) nasıl yerimizde oturup bunca günahı çekebiliriz?] Umaram rehber ola bize Ebûbekr ü Ömer Ey Muhibbî yürüyüp Şark'a sipâhı çekelüm [ Ey muhibbi, yürüyüp Doğu'ya (İran üzerine) asker çıkaralım. Umarım ki kızılbaşların hakaret ettiği Hz. Ebu Bekir ve Ömer (r.anhüma) bize rehber olur]
Sayfa 54
Tuna, Osmanlı'nın sınır çizgisidir adeta..
Osmanlı'da akıncı beyleri Tuna Nehri üzerinden kaç kez geçip sefere çıkmışlarsa ona göre rütbe alırlarmış. Tuna'dan sadece su akmaz; bir tarih, bir medeniyet akar. Tuna- bizim medeniyetimize, Karadeniz'e, İstanbul'a doğru akar.
Sayfa 64
Mâl ü câha gırra olma, deme yokdur ben gibi Sür yüzün yere, tevâzu ehli ol dâmen gibi (Mal ve makama gururlanma, ben gibi yoktur deme. Etek gibi yüzünü yere sür, alçak gönüllü ol.) Sakın aldanma eser bir gün muhâlifrûzgâr Kibr ü kîni terk kıl germe göğüs yelden gibi (Sakın aldanma, bir gün rüzgâr aksine eser. Kibir ve kini terk et, yelken gibi göğsünü germe.) îster isen kim perişan olmayasın akıbet Dil uzatma kimsenin hakkına sen süsen gibi (Sonunda perişan olmamak istersen, sen süsen çiçeği gibi kimsenin hakkına dil uzatma.) Ok gibi doğrulmayınca varamazsın menzil Kimde yok perrd amel yolda kalır sekren gibi (Ok gibi doğrulmayınca hede؛e varamazsın. Kimde amel kanadı yoksa sarhoş gibi yolda kalır.) Ey Muhibbi dâr-ı dünyâ kimseye kılmaz vefâ Gösterir kendüyi evvel, zinetiyle zeri gibi (Ey Muhibbi Kendisini süslü kadın gibi gösteren bu dünya, kimseye vefa göstermez.)
Sayfa 54
Hayat Pahalılığı
Eskiden dört kadını bir erkek geçindiriyordu. Şimdi dört erkek bir kadını geçindirmekten aciz...
Sayfa 51
Reklam
Emir Efendi Hazretleri, ilim tahsilinin yanında tasavvufa da büyük ehemmiyet verir, nerede bir tasavvuf büyüğünün adını duysa hemen oraya gider, o zatın sohbetlerinde bulunurdu. Cezbede iken bir gece rüyasında Hz Ali kerremallahu vecheyi, elinde Zülfikar olduğu halde gördü. Hz. Ali ona; "Oğlum! Ummân erlerini istersen Vize'ye git. Orada bulursun." buyurdu. Emirefendi uyanınca derhal yolculuk hazırlığı yaptı. Bugün Kırklareli'nin bir ilçesi olan Vize'ye gitmek için yola çıktı. Vize'ye varması, güneşin doğma zamanına rastladı. Bu sırada, güneşin doğduğu taraftaki kırmızılığı seyreden birini gördü. Bu zat, Emir Osman'a; "Ey Emir! Eğer Ali'yi istersen işte Ali benim fakat şimdi süvari değilim." buyurdu. Bunun üzerine Emir Osman rüyasını hatırlayarak; "Fakat efendim, rüyada gördüğüm zaman onun Zülfikar'ı vardı" deyince, o zat belindeki kuşağa bağlı bulunan tesbihi çekmesi ile tesbih Zülfikar şeklini aldı. "Işte evladım! Bizim Zülfikar'ımız budur! "dedi. O sırada Emir Osman düşüp bayılmıştı kendine geldikten sonra, o zatın sohbetine girdi ki ismi Şeyh Alâüddin Ali Efendi idi.
Sayfa 59
100 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.