Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Yer Eksi İki

Hakan Evrensel

Yer Eksi İki Gönderileri

Yer Eksi İki kitaplarını, Yer Eksi İki sözleri ve alıntılarını, Yer Eksi İki yazarlarını, Yer Eksi İki yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
İsterdim ki bu kitap; 2000 sayfa olsun..
Helikopterin kalktığı yerden kendisine bakan Ali'yi görünce, kaşları çatıldı. Başı önünde, kendisine doğru yürüyen bir yıllık kader arkadaşına gözünü dikmiş, dev cüssesiyle ağır ağır yürüyüşünü izliyordu. Yanına geldiğinde, başı yerde konuşmaya başladı: -'Komutanım, ben o helikopterde... Ramazan'ın yanında...' Tayfun Yüzbaşı, kestirip attı: -'Yeter artık Ali!!' Sessizce mırıldandı, Ali: -'Emredersiniz, komutanım' Yürürken, konuşmaya devam etti Tayfun Yüzbaşı: -'Emrediyoruz ama dinleyen kim? Ettiniz askerliğin içine be!!!' Birden geri döndü. İşaret parmağını, habercisinin suratına doğru sallarken hiddetle konuşuyordu: -'Bir daha olmasın! Atarım seni habercilikten! Anladın mı?'
Tayfun Yüzbaşı kanyonun girişine indiğinde, Skorski uzaktan görünüyordu. Uzman Çavuş da sis yakmış, helikopteri yönlendirmek için hazırlanıyordu. Bir süre kaya duvarın ortasında, bir taşın üzerine oturup helikopteri seyretti. Telsizden, pilot ile Sezai Uzman Çavuş'un konuşmaları duyuluyordu. - Kaya, sen iyi misin? - Martı, sen misin? - Doğrudur Kaya! İstediğin bir şey var mı? Bir süre öylece durdu. Telsizin mandalına bastı, bir şeyler söyleyecekti, vazgeçti. Mandalı bıraktı. Başını, bacaklarının arasına doğru eğip telsizi dudaklarına yanaştırdı. Kısık bir sesle: - 'Zamanı geriye döndürebilir misin?' dedi
Reklam
Tayfun Yüzbaşı...gerçek misin acaba???
Yavaşça taşların arasındaki boşluğa uzandı. Tüfeği omzuna yerleştirip, dürbünden izlemeye başladı. Artık her şey daha iyi görünüyor, mevziler daha net seçilebiliyordu. Sırt hattının arka tarafında devam eden kayalıklar, doğal mevziler oluşturuyordu. Dürbünü yavaş yavaş geriye ve sağa doğru kaydırdı. 'Nerde, bu lanet poşu?' Küçük bir kayanın oyuk yaptığı yerde durdu. -'Ben olsam, burda saklanırdım..' dedi. Sol eliyle sağ gözünü ovuşturup, tekrar dürbüne döndü. Her iki timin de bulundukları yerden, bu oyuğu görmeleri mümkün değildi. Ve birden, kanas keskin nişancı tüfeğinin uzun namlusunu fark etti! Sonra başını ve omuzlarını... Kobraların ateşinden korunnak için tüfeğini bacaklarının arasına sıkıştırmış, sırtını bir kayaya yaslamış, iki büklüm bir halde oturuyordu.
İki kanasçı vardı ve biri yaşıyordu. Dedektörcü, Denizlili Ramazan ve köpeği Puik...yerde yatıyorlardı. Onların intikamı alınmalıydı. Tayfun birden ayağa kalkıp, kanyonun solundaki kaya duvara doğru koşmaya başladı. Habercisine 'Sen burda kal!' diye bağırıyordu. Kayalara, otlara, ağaçlara tutuna tutuna kanyonun çıkış hizasına kadar ulaştı. Burun delikleri, hızla açılıp kapanıyordu. Bu sırada ikinci helikopter yükünü boşaltmaya başlamış, sırtlarda tozu dumana katıyordu. Kobranın 40mm'lik mermileri, düştüğü yerdeki kayaları parçalayıp en az bir-iki metre yukarı sıçratıyordu.
Tayfun Yüzbaşı; bir gün lazım olur diye habercisi Ali'nin tüfeğini, keskin nişancı dürbünü ile sıfırlamıştı. Tüfeği eline aldı, kayanın hemen dibine yattı. Gözetlemeye başladı. PKK'nın az önce ölüm yağdırdıkları mevzileri, ancak şimdi fark edebilmişti. Ve kayaların arasından, kırmızı bir poşunun sarktığını gördü. Tam bu sırada Kobralardan biri, PKK mevzilerine mermi yağdırmaya başlamıştı.
Bu kitap hiç bitmese...
- Burdan çıkmak lazım! diye mırıldandı Tayfun Yüzbaşı...bir ayağının üzerinde yükseldi. Yine sağ tarafına baktı. Tüm askerlerin, geri çekilmelerini sağlayabilecek kadar uygun yer yoktu. Tekrar PKK mevzilerine doğru baktığı anda, bir roketin yola çıktığını gördü. Tayfun roketçinin, meşelik tepedeki mevzisini görmüştü. Biri küçük, diğeri büyük iki ağacın hemen solundaki taşların arasından atıyorlardı. Tayfun, telsizi dudaklarına götürdü: - Kaya 1, nerdesin? - Komutanım, sağdaki kayalıkların üstündeyim şimdi. Sizin hizanıza kadar geldim. - Kaya 1, roketçileri gördüm. Bir de kanasçı var. O kanasçıyı istiyorum - Anlaşıldı. - Kaya 1, dikkatli olun! Sonra tekrar, zaten şehit olmuş, yerde parçalanmış yatan Ramazan'a baktı. Bir merminin daha Ramazan'ın beline isabet ettiğini görünce, kaşları çatılıverdi: - O piçi, bulacağım!!!
Reklam
Tayfun Yüzbaşı: Yerde yatan dedektörcü, Denizli'li Ramazan bir süredir hiç hareket etmiyordu. Ama kanaslı keskin nişancı, ona ateş etmeye devam ediyordu. Sırtının büyük bir kısmının ve ayaklarının parça parça olduğunu gördüm. Bir merminin daha gelip, bu kez Ramazan'ın doğrudan başında patladığını fark ettim
Komutanım!...nasıl samimi ve etkileyici bir kitap yazmışsınız...
- Sen de şu telsiz kod listesine baksana, KAYA kimmiş? - Komutanım buldum. Tayfun Yüzbaşımmış. . Yüzü, bir an dondu. Dudaklarında hafif bir gülümseme belirdi. Sonra helikopterin burnunu, biraz daha yere yatırıp aniden dalışa geçti. Sergilat bloğunun eteklerindeki tepelerin arasına dalmışlardı. Yüzlerce metrelik yarların arasından, adeta toprağı yalayarak uçuyorlardı. İkinci pilotun yüzü gerilmişti, komutanını ikaz etme gereği duydu. Gözleri irtifa göstergesinde, dudakları titreyerek konuştu: - Komutanım; yer artı yirmi uçuyoruz! - Bazıları; yer, eksi iki olmak üzere biri de benim arkadaşım -Komutanım, karayolunu takiben gidersek daha çabuk varırız. Vadiye girelim mi? - Aferin teğmen!... Siciline; 'baskı altında, kafası çalışıyor!' diye yazacağım...
Dağlardan inen domuzlar yüzünden 'Donguzlu' denmiş eskiden... zamanla bu, 'Denizli' ye dönmüştü.
PKK; mayını, bir süredir bolca kullanıyordu. Askerlerin hızını yavaşlatabilmek için. Mayınlayamadıkları yerleri de, konserve kutuları, çivi ve gazoz kapakları ile dolduruyorlardı. Dedektör sürekli ötsün diye.
301 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.