Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Yirmisekiz Çelebi Mehmed Efendi'nin Fransa Sefaretnamesi

Yirmisekiz Mehmet Çelebi
Her şey 9 Ekim 1719'da Fransa'nın Babıali nezdindeki Büyükelçisi Marki de Bonnac ve Sadrazam Damat İbrahim Paşa arasındaki görüşmede başladı. Boğaziçi'ndeki yeni konutunda sadrazam, "Efendisinin Fransa'ya büyükelçi gönderme niyetini" ilk defa belirtti. Bu fikir Bonnac'a "Oldukça yeni ve olağandışı" göründü. Bu tasarı gerçekten önemli bir diplomatik yeniliğe işaret ediyordu. Daimi temsilcilikler kurmayı saygınlığına yakıştırmayan Babıali, şüphesiz yurtdışına elçi unvanı taşımayan geçici görevliler göndermişti.O zamana kadar, sadece Avusturya İmparatoru Osmanlı elçilerini kabul etme ayrıcalığına ulaşmıştı. İbrahim Paşa'nın 1719'da düşündüğü, elçi unvanına sahip olacak "birinci dereceden bir temsilci" idi. Bonnac ise, "seçilecek temsilcinin yetenekleri ve üstün hizmetleriyle kendini kanıtlamış bir şahıs (…) olması gerektiğini" vurguladı. Seçilen Mehmet Efendi oldu. Mehmet Efendi bilinmeyen bir tarihte Edirne'de doğmuştur. Bonnac'ın aktarımı ile elçilik görevi esnasında (Ağustos 1720 - Ekim 1721), 50'li yaşlarındaydı. Yirmisekizinci Yeniçeri Ortası mensubu Mehmet Efendi "Yirmisekiz" lakabını bu sebeple almış ve Yeniçeri Ocağı idaresinde parlak bir meslek hayatı sürdürmüştü. Mali konularda uzmanlaşan bu askeri yönetici aynı zamanda "Fazıl" ismiyle şiirler kaleme alan gayet kültürlü bir adamdı. Bonnac'ın ifadesiyle, Mehmet Efendi'nin görevinin esas amacı "Fransa Krallığı'nda meydana gelen bütün önemli gelişmeleri öğrenmek ve imparatorluğun idaresinde faydalanılabilecek olanları tespit etmek" idi. Bu görüş doğru olmakla beraber, görevin içeriği siyasetle sınırlı olmaktan uzaktı. İbrahim Paşa medeniyet ölçüsünde düşünmekteydi ve Mehmet Efendi'ye talimatı "medeniyet ve eğitim vasıtalarını kapsamlı olarak incelemeyi" ve ülkede "tatbiki mümkün olanlara ilişkin bir rapor hazırlamayı" içeriyordu. Hedefleri belirlenmiş bir "Sefaretname"nin kaleme alınması, görevin başlangıcından itibaren koşul olarak tespit edilmişti. Cömert olmayan ve şahsına karşı saygısız davranan bazı Fransızlara yönelik kızgınlığı, Mehmet Efendi'nin İstanbul'a dönüşünde her fırsatta dile getirdiği Fransa'ya ilişkin parıltılı tasvirlerini hiç bir şekilde etkilememiştir. "Bu Müslüman zat, Fransa'dan coşkuyla ve ahiret mutluluğuna erenlerin cenneti hakkında Kuran'dan edindiği fikirlere uygun olarak bahsediyor" (Prens Rakoczi). Bu coşkulu anlatım "Sefaretname"nin geneline egemendir. İleride İsveç ve Fransa'da (1742) büyükelçilik yapacak olan geleceğin sadrazamı oğlu Said Efendi'nin yanında bulunması, Mehmet Efendi'nin ufkunu genişletmiştir. Said Efendi hareketlerinde daha geniş bir serbestiye sahipti ve başarıyla kendini Fransızca öğrenmeye adamıştı; Sete'de "şehri gezmeye çıkmış ve şeker fabrikasını görmüştü"; Paris'te tek başına Opera'ya gitmiş, Conti Prensi tarafından Clichy'de onuruna tertip edilen bir partiye katılmış ve sarayda düzenlenen bir "uykusuz geceye" iştirak etmişti. Böylelikle babasının tecrübesini tamamlama olanağı bulacak ve dönüşünde ilk matbaanın kurulmasında bizzat rol alacaktı. Sefaretname, Fransızların gelenekleriyle ilgili çok az bilgi içerir. Vurgulanan tek husus "melek yüzlü" kadınların durumudur. Mehmet Efendi kadınlara erkekler tarafından gösterilen inanılmaz saygıyı (Fransız kibarlığı) ve özellikle kadınların hareket özgürlüğünü kaydetmiştir:Hareme kapatılmak bir yana, kadınlar baş döndürücü bir hareketlilikle bir aşağı bir yukarı gitmekte, sokaklarda, mağazalarda ve operada arz-ı endam etmektedirler. Mehmet Efendi hayret ve hayranlık içeren bir üslupla, bilim ve teknik uygulamalarla, çeşitli sanatlara ilişkin kusursuz bilgiler aktarır. "Kral Bahçeleri" ve "Gözlemevi" gibi kurumlarla, bilimsel gelişmenin nesnel temelini oluşturan araçları tasvir eder. Midi Kanalı'nın havuzları, Marly'deki makine, aynaların parlatılması veya benzer konularda teknik hususlar ilgisini çeker; yaptığı tasvirler ise işleyişi anlamakta güçlü bir kavrayışa sahip olduğunu göstermektedir. Sanat ve eğlenceler ise onun diğer önemli keşifleridir. Mahmut Efendi'nin gördüğü müzik aletleri, gösteriler, binalar, mobilyalar, biblolar ve özellikle bahçelere ilişkin olarak üstünde durduğu nitelik "yenilik" olmakla beraber, çarpıcı olan, onun bu yeniliklere uyum sağlamada gösterdiği yetenektir. Bu Doğulu bilgenin duyarlılıkları ile XIV. Louis döneminin "ince", "klasik" estetik beğenisi arasında kendiliğinden bir uyum doğmuştur. Esasen endüstri çağının hemen eşiğinde Doğu ile Batı arasında her şey o kadar da farklı değildi. İstanbul ve Paris, laleler ve kuşlara ilişkin aynı hayranlığa tanıklık ediyordu ve açık hava ışık gösterileri iki şehirde de modaydı. III. Ahmed ve XV. Louis'nin saray erkanı avcılık ve özellikle yırtıcı kuşlarla avlanma konusunda benzer bir zevke sahipti. Krallık naibinin dünyanın en güzel elmaslarından birini satın aldığı bu dönemde, değerli taşlara, sırma veya simle karışık dokunmuş kumaşlara (diba) karşı benzer bir tutku hüküm sürmekteydi. Hem ayrıca Fransız monarşisine özgü yemek ve kralı selamlamaya ilişkin kimi törensel usulleri tuhaflık olarak gördüğünde Osmanlı Büyükelçisi bize daha yakın değil midir?Dönemin belgelerinin tanıklık ettiği üzere, Türk Büyükelçisi, Fransızlara göre üç farklı çehreye sahipti. Bütün nesnellikleriyle resmi görevliler onu mevcut gerilemesine rağmen saygın geçmişi sebebiyle dünyanın önemli devletlerinden birinin temsilcisi olarak görmekteydiler. Ancak o aynı zamanda bir semboldü: "Türk giysileri", uzun sakalı, ilginç tavırlarıyla bütün meraklı gözleri kendine çekiyor ve özellikle cinsel içerikli düşleri süslüyordu.Ayrıca "Doğulu Elçi" insanların en naziği, en ağırbaşlısı ve en bilgesi olarak görülmekteydi. Kısacası Mehmet Efendi, farklı görünümlerin ötesinde, evrensel bir insan doğasının var olduğu yolundaki zamanın gözde görüşünün somut örneğiydi. İstanbul'a dönüşünde Mehmet Efendi'nin deneyimi yatışmak bilmeyen bir merakla karşılandı. Bütün kuşku ve yanlış anlaşılmalara rağmen, bu ivme, Batı'da gelişen "Türk modası" ile aynı dönemde, İstanbul'da da Mehmet Efendi'nin doğal öncülüğünde bir "Frenk modası" akımının yayılmasına neden oldu. Kuşkusuz elçilik sonrasındaki en kayda değer yenilik, Müslüman dünyasında Arap harfleriyle baskı yapan ilk matbaanın kurulmasıdır. Mehmet Efendi'nin oğlu Said Efendi ve Hıristiyanlıktan dönme Macar kökenli İbrahim Müteferrika 1727'de bu gelişmenin öncüsü oldular. Ancak bu başlı başına ayrı bir hikayedir. - Prof. Dr. Gilles Veinstein, College de France
Yazar:
Yirmisekiz Mehmet Çelebi
Yirmisekiz Mehmet Çelebi
Derleyen:
Beynun Akyavaş
Beynun Akyavaş
Tahmini Okuma Süresi: 4 sa. 24 dk.Sayfa Sayısı: 155Basım Tarihi: 1993Yayınevi: Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü
ISBN: 9789754560572Ülke: TürkiyeDil: TürkçeFormat: Karton kapak

Yorumlar ve İncelemeler

Tümünü Gör
155 syf.
10/10 puan verdi
Yirmisekiz Mehmed Çelebi Efendi’nin kaleme aldığı Sefaretname, 7 Ekim 1720 tarihinde İstanbul’dan Fransa’ya yolculuğa çıkmasıyla başlar ve 8 Ekim 1721 tarihinde İstanbul’a dönüşüne kadar gözlem ve incelemelerini içerir. Kitabı okumaya başlamadan önce; Yirmisekiz Mehmed Çelebi Efendi’nin bakış açısını ve değerlendirmelerini daha iyi anlayabilmeniz için, Osmanlı’da Lale Devri olarak adlandırılan 1718-1730 yıllarının siyasi, sosyal, kültürel, sanatsal özelliklerine ve ek olarak o dönemin mimarisine göz atmanızı öneririm. Kitabın dili akıcı, mukayeseleri yerinde ve ayrıntıları tatlıydı ama tasvir edilen şehirleri, saray ve bahçeleri, kaleleri, köprüleri incelemek için sürekli ara verdiğim için okurken bazen kopmalar yaşadım. Tarihi ve edebi olarak çok değerli bulduğum bu kitap; Osmanlı’da Lale Devri’nin dinamiklerini oluşturması ve Batı etkisinin sosyo-kültürel açıdan görülmeye başlamasının nedenlerinden biridir. Ayrıca, seyahatte anlatılanlardan yola çıkarak Batı’da da Osmanlı ilgisi olduğu ve Osmanlı’ya çok önem verildiği görülüyor. Yirmisekiz Mehmet Çelebi Efendi, seksene yakın maiyeti ve oğlu Said Çelebi’nin her gittikleri yerde ilgiyle izlenmelerini, coşkuyla karşılanmalarını okurken, Oryantalizm’in nasıl doğduğunu hatırladım. Semra Germaner ve Zeynep İnankur’un kaleme aldığı “Oryantalistlerin İstanbulu” kitabından hatırladığım kadarıyla Fransa'da Türk geceleri düzenlenmesi, Türkler gibi giyinerek fotoğraf çektirmelerinin moda olmasında bu seyahatin etkisinin çok büyük olduğunu düşünüyorum. İlgililerin okumasını kesinlikle tavsiye ederim.
Yirmisekiz Çelebi Mehmed Efendi'nin Fransa Sefaretnamesi
Yirmisekiz Çelebi Mehmed Efendi'nin Fransa SefaretnamesiYirmisekiz Mehmet Çelebi · Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü · 1993697 okunma
Reklam
155 syf.
10/10 puan verdi
·
9 saatte okudu
1720-1721 yıllarında Osmanlı elçisi olarak Fransa'ya giden Yirmisekiz Çelebi Mehmed'in yazdığı bu sefaretname dönemin yapısının anlaşılması için çok önemli bir eser. Bu kısa sefaretnameyi okuduğumuzda Osmanlı'nın nasıl geri kaldığı ortaya çıkıyor. III. Ahmet zamanında Batılı ülkeler tarafından Osmanlı'nın hala belleklerde büyük bir güç olarak kabul edildiği Fransızların Osmanlı elçisine yaklaşımlarından belli oluyor. Bütün halk onu görmek için sokaklara dökülmüş, Kral bizzat ayağa kalkıp elçiyi karşılamıştır. Yirmisekiz Çelebi Mehmed Fransa'nin mimari, sanat, bilim, teknik, astronomi, tıp, eczacılık gibi alanlarda ne kadar ilerlemiş ve masraf yapmış olduğunun üzerinde ısrarla durur. Osmanlı'nın bu konularda yetersiz olduğunu sık sık Fransızların yaptıklarının daha önce görülmemiş olduğunu söyleyerek bize aktarır. Fransız bir astronomun 15. yy. Türk bilgini Uluğ Bey'in çalışmalarında ki bazı yanlışları bulup onu elçiye bildirmesi, Fransız alimlerin Doğu alimlerini takip ettiklerini gösterir. Asıl kötü olan ise aynı yüzyılda Fransızların aksine Uluğ Bey'i aşacak bir Türk alimin ortaya çıkmamış olmasıdır. Bu kısa sefaretnameyi herkesin okumasını tavsiye ederim. Eğlenceli bir anlatımı olduğu için hiç sıkılmayacaksınız.
Yirmisekiz Çelebi Mehmed Efendi'nin Fransa Sefaretnamesi
Yirmisekiz Çelebi Mehmed Efendi'nin Fransa SefaretnamesiYirmisekiz Mehmet Çelebi · Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü · 1993697 okunma
99 syf.
10/10 puan verdi
·
6 saatte okudu
İsmine tarih derslerinden aşina olduğumuz Yirmisekiz Mehmet Çelebi'nin sefaretliği esnasında aldığı seyahat notlarından oluşuyor kitap. 1720 yılında Lale Devri padişahı III. Ahmet tarafından Fransa'ya elçi olarak gönderilir Mehmet Çelebi. Lale Devri, askeri olaylardan ve ıslahatlardan uzak, kültür ve sanat üzere bir dönem olarak Osmanlı tarihin "Lale"li kısmını oluşturur. Mehmet Çelebi, Pasarofça Antlaşması ile kendini göstermiş, oradaki başarısı ilerlemesini sağlamış ancak III. Ahmet'in tahttan indirilmesinden sonra üst düzey yöneticilik görevlerinden el çektirilmiş. Sefaretliği dönemi zirve dönemine denk gelir. Hem kendisi hem de Fransa halkı için ilginç ve dolu dolu geçen bu seyahatta Mehmet Çelebi, gördüklerini en ince ayrıntılarına kadar not almış ve çalışması döneme ışık tutan nadide bir eser olarak günümüze ulaşmış.
Paris'te Bir Osmanlı Sefiri
Paris'te Bir Osmanlı SefiriYirmisekiz Mehmet Çelebi · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2023697 okunma
99 syf.
7/10 puan verdi
·
4 günde okudu
28. Mehmet Çelebinin Fransa Anıları
. Kitap adından da anlaşılacağı üzere Osmanlı Sefiri 28. Mehmet Çelebinin Fransa ziyaretini anlatıyor. Kitapta bilhassa Çelebinin sempatik dili dikkat çekici. Biraz eski dile hakim olmayı gerektirmesine karşın okurken beni pek zorlamadı diyebilirim. Özelikle Çelebinin gözlemlerini ve kendilerine gösterilen derin hürmeti beğenerek okudum. Kitap bize duraklama döneminde bile Osmanlının Avrupa güçleri tarafından muteber kabul edildiğini ortaya koyuyor. Bu anlamda kitabı beğendim. Lakin açıkçası okuması elzem bir kitap olarak da görmedim. Devrinde Osmanlı ve Fransaının birbirlerine nasıl baktığını ve Çelebinin nelere şaşırdığını anlamak için okunabilir. Lakin dediğim gibi elzem de diyemem. Karar sizin. Etimoloji İçerikli Youtube Sayfamıza Göz Atmak İçin ↓ youtube.com/channel/UCf5PEm...
Paris'te Bir Osmanlı Sefiri
Paris'te Bir Osmanlı SefiriYirmisekiz Mehmet Çelebi · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2023697 okunma
Reklam
99 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
31 saatte okudu
Osmanlı Devleti'ne oldum olası hayranım bu kitapla birlikte daha da perçinleşti. Fransa'da insanların Osmanlı heyetini görmek için akın akın gelmeleri onların da hayran olduğunu gösteriyor. Öyle ki yemek yemelerini, namaz kılmalarını bile izlemeye geliyorlar. Tabii bu durum bizim heyetin biraz garibine gitmiyor değil ama razı oluyorlar kırmamak için. Kitabı okurken heyet ile birlikte Fransa'nın saraylarını, bahçelerini, parklarını, birbirinden güzel fıskiyeli su havuzlarını gezdim resmen. Bahsedilen yerlerin resimleri de kitapta mevcut. Fransa sanata düşkün bir yer. Opera yapmak, Opera da görev almak, izlemek yaşamlarının bir parçası tabiri caizse. Çelebi Mehmet Fransa'da gördüklerinin hiçbir detayını kaçırmadan yazmış. Sonradan dili sadeleştirilmiş. Fakat yer yer Osmanlıca kelimeler bulunuyor. Ben okurken çok keyif aldım size de tavsiye ederim.
Paris'te Bir Osmanlı Sefiri
Paris'te Bir Osmanlı SefiriYirmisekiz Mehmet Çelebi · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2023697 okunma
99 syf.
8/10 puan verdi
·
8 saatte okudu
Yirmisekiz Mehmet Çelebi, eminim çoğunuz bu ismi duymuştur. Özellikle matbaanın Türkiye'ye gelişi ve Mehmet Çelebi ile oğlu Said Efendi'nin bu konudaki girişimleri malumdur.. Kendisi Yeniçeri Ocağı'nın yirmi sekizinci ortasına kayıtlı bulunduğu için bu isimle anılmakla beraber, zamanla görevinde terfi edip elçilik makamına kadar yükselmiştir.
Paris'te Bir Osmanlı Sefiri
Paris'te Bir Osmanlı SefiriYirmisekiz Mehmet Çelebi · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2023697 okunma
99 syf.
10/10 puan verdi
·
5 saatte okudu
Belki bu ay içinde okuduğum en farklı türde olan kitap bu olabilir. Bir kitap okudum ve bu kurgu değil. Gerçekten gidilmiş ve görülmüş yerlerin bir Osmanlı Elçisi tarafından anlatılmasıydı bu ve tarihimize ait gerçek bir şeyler okuyabilmek de hoşuma gitti doğrusu. III. Ahmet’in Fransa’ya gönderdiği Elçi Yirmisekiz Mehmet Çelebi ve heyeti halk ve
Paris'te Bir Osmanlı Sefiri
Paris'te Bir Osmanlı SefiriYirmisekiz Mehmet Çelebi · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2023697 okunma
99 syf.
7/10 puan verdi
Dönemi merak edenler için başarılı bir seyehatname #paristebirosmanlısefiri #şevketrado #yirmisekizmehmetcelebininfransaseyahatnamesi #türkiyeişbankasıkültüryayınları #hayallervekitaplar #okuyanti #martokumaları
Paris'te Bir Osmanlı Sefiri
Paris'te Bir Osmanlı SefiriYirmisekiz Mehmet Çelebi · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2023697 okunma
Reklam
99 syf.
8/10 puan verdi
Kitabı okumazdan evvel bizim sefiri sırtına azık tobasını verdiler haydi git bir kıyıdan bak bakalım şu gavur alemi neymiş diye Avrupa yollarına saldılar sanıyordum! Bir protokol olarak Osmanlı bürokrasisinin ağırlanma şekline bakarak bile Gerileyen Devletin azametini karşılar nitelikte. 28. Ortadan olan Mehmet Çelebi gönderildiği elçilik vazifesinde hiçbir şeye aşırı şaşırmayacak kadar vakur fakat her şeye garabet olarak bakar şekilde şarklı. Osmanlı sivilinin Fransa halkında oluşturduğu merak sebebiyle yemek yemeleri dahi ilgi konusu olmuş. Saray ve bahçe gezintilerinde gördükleri havuz ve fıskiyeler başta olmak üzere, kanallarla birbirine bağlanmış şehir, opera, hayvanat bahçesi ve birçok Fransız usulünü aynen aktarmış. Kadınların her yerde sosyal ve aktif olarak bulunması - hem avamdan hem aristokrat- biraz çelebiyi rahatsız etse de onun bu duruma verdiği tepkiler anlatımı şenlendirmiş. Genel manada önerilebilecek Osmanlının ünlü gezi yazılarından olan kitap tavsiyedir.
Paris'te Bir Osmanlı Sefiri
Paris'te Bir Osmanlı SefiriYirmisekiz Mehmet Çelebi · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2023697 okunma
99 syf.
·
Puan vermedi
·
5 saatte okudu
Okumak için oldukça geç kaldığım bir kitap oldu. Şevket Rado hazırlarken 2 nüsha üzerinde çalışma yapmış: Orijinal ilk elden çıkan nüsha ile Padişah'a sunulması için hazırlanan nüsha. Rado, ilk elden hazırlanan nüshayı temel almasına rağmen bazı dipnotlar ile diğer nüshadaki eklemeleri veya Çelebi'nin işaretlemeleri ile çıkarmalarını göstermiş ki benim kitapta en çok hoşuma giden ikinci şey buydu. Örneğin bir yerde iftar açmalarını izlemek isteyen kadınların yanlarına gelişlerini anlatırken Padişah için hazırlanan nüshada "bir çok kutu şekerleme getirdiler" denirken Çelebi kendi nüshasında bunu çizerek "bir kutu dahi getiren yoktur" demiştir. 2 nüshaya dair yorum yapmak için fevkalade bir örnek. Kitabı bu denli sevmemin ilk nedeni ise dilinin ham bir şekilde çevrilmiş olması. 1700'ler Türkçesini hemen hemen okuyor ve anlayabiliyoruz. Halbuki 1800-1900'lere dair bir metni şu an okumak ve anlamak bizim için oldukça zor ( Arapça ve Farsça kelime yoğunluğu nedeniyle). Bu yüzden seçilen kelime ve kavramların gerçekten o dönemin kavramları olduğunu bilmek sizi kitaba daha da yakınlaştırıyor. Ol sebep okumak için hiç vakit kaybetmeyin derim.
Paris'te Bir Osmanlı Sefiri
Paris'te Bir Osmanlı SefiriYirmisekiz Mehmet Çelebi · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2023697 okunma
99 syf.
·
Puan vermedi
·
3 günde okudu
Fransaya elçi giden Yirmisekiz Mehmet Çelebi'nin notlarını benim gibi Fransayı merak edenlerin okuması gerekir. Ayrıca "Çocuk Kral" XV. Louis'in çocukluğunu da burada görmeniz mümkün. +Çok ayrıntılı bir seyahatname olmadığını söylemem gerek.
Paris'te Bir Osmanlı Sefiri
Paris'te Bir Osmanlı SefiriYirmisekiz Mehmet Çelebi · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2023697 okunma
99 syf.
·
Puan vermedi
·
1 saatte okudu
Osmanlı'nın Fransa'daki diplomatik ilişkilerini detaylı bir şekilde inceliyor. Mehmet Çelebi'nin Paris macerasını anlatarak dönemin siyasi ve kültürel atmosferini aktarıyor. Osmanlı-Fransız ilişkilerine dair önemli bir kaynak olarak öne çıkıyor.
Paris'te Bir Osmanlı Sefiri
Paris'te Bir Osmanlı SefiriYirmisekiz Mehmet Çelebi · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2023697 okunma
99 syf.
8/10 puan verdi
·
1 saatte okudu
Kitap, adından da anlaşılacağı üzere, Osmanlı Padişahı III. Ahmet tarafından 1720-1721 yıllarında Fransa’ya büyükelçi olarak atanan Yirmisekiz Mehmet Çelebi’nin, maliyeti ve oğlu Said ile birlikte, başta Paris olmak üzere, muhtelif Fransız şehirlerine dair izlenimlerini ve deneyimlerini ele aldığı bir sefaretname… Kitabı yayına hazırlayan Şevket Rado, kitapta kullanılan o dönemin Türkçesine bağlı kalarak, eserin yazıldığı yılları okuyucuya daha yakından ve daha gerçekçi bir şekilde hissettirmeyi amaçlıyor. ‘Eski Türkçe’ diye nitelendirdiğimiz Osmanlı dönemi Türkçesi ile yazılmış bir kitap olsa da -eski Türkçeye ve Arapça/Farsça kelimelere biraz aşinalığınız da varsa- rahatlıkla anlayabileceğiniz bir eser… Kitap bir gezi kitabı olması, belli bir olay örgüsü ya da konuya sahip olmaması, ‘eski Türkçe’ kelimelerin biraz fazla olması ve sadece meraklısına hitap eden bir eser olması gibi yönleriyle herkesin ilgisini çekmeyebilir. Diğer taraftan, kitabın sadece doksan dokuz sayfa olması, 18. yüzyıl Fransa’sı hakkında fikir edinmek ve genel kültür anlamında kendisine katkıda bulunmak isteyen kişilerin rahatlıkla okuyabileceği bir kaynak kitap… Kitapla kalın!
Paris'te Bir Osmanlı Sefiri
Paris'te Bir Osmanlı SefiriYirmisekiz Mehmet Çelebi · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2023697 okunma
100 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.