Daha neyimize sövülecekti?
Elhak, bidayetteki garipliğe avdet ettik.
Dövene elsiz, sövene dilsiz.
Meraktayım; şu deryalar gibi hoşgörü sahipleri ne derler bu işe?
Banka, çağdaş iş sisteminin bir simgesi. Sabah dokuz, akşam onsekiz arası bir makine olmanın, kafası dumanlıyken, gönlü gamlıyken bile sahtesinden gülmenin, terfi için sonu gelmez kulisler yapıp entrikalara girişmenin simgesi. Modern dünyanın bütün işleri böyledir: mankenseniz, cildiniz kadar ekmek yersiniz, otuzundan sonra yallah! İşadamı iseniz, stres topları çevirirsiniz avucunuzda, buz gibi iş yemeklerinde, ciğeri beş para etmez adamlarla al takke ve külah olursunuz. Memur iseniz, sakal bırakamaz ve kravattan kurtulamazsınız. Liste uzar gider. Ki bunda bir bit yeniği vardır.
Komik kalem bıyıkları vardı. Tuhaf serpuşlu, demode bir üniforması vardı. MelGibson’un kırkta biri kadar yakışıklı değildi. Ama bir ülke ve bir özgürlük için savaşacak kadar yiğit bir adamdı.