Baktım. Neler demişler insanlar bu kitap için diye sordurdum hazrete. Hatta edebi nitelikte denebilecek eleştirileri de inceledim. Neydi göremediğim ya da neydi sevemediğim diye. Evet. Ya ben bir şey göremedim ya da sevemedim bu öyküleri.
Mesela vurucu sonları olduğunu söyleyenler oldu. Vurucu demesek de şaşırtıcı olabilir bu kimi sonlar. Ayrıca benim göremediğim şeyler içerisinde gördüğüm şey, kimi öykülerin sonları ile içeriğin uzak olabildiğiydi.
Genç bir öykücü ve ilk denemesi için başarılı bir çalışma yorumları var mesela. Girişimi tabii ki desteklenmeli ama ben ne kadar uzak kalsam da edebi eleştiricilikten, yine de sadece bir başlangıç aşaması olduğunu, öyle aman aman naif, sıcacık, vurucu...sıfatlarını veremem. Tabii bu okur/okuyucu çeşitliliğinden de kaynaklanıyor. Ya da beklentiler ile görmek istenilenlerden de.
Mübalağa yapıp kendimce tavsiyede bulunarak daha da iyi öyküler yazabileceğini düşünüyorum yazar için. Kimbilir belki romana da uzanabilir yazar.
Dönemediğimiz yer biziz. Bir eve, bir şehre, bir insana dönmek mümkündür ama tüm bunlara o zaman olduğunuz insan olarak dönmek zordur. Öykülerin temelinde yatan hüzün de bu.
"Kitaptaki her öykü benim için yokuş tırmanmak gibiydi. Büyük çoğunluğu başlarken düşündüğüm gibi bitmedi. Yakınlaştıkça, tırmandıkça değişti. Hepsinin aynı dili kullandığı muhakkak ama her biri ayrı bir aksanla yazıldı. Bu yüzden yokuş aynı olsa da aksanı farklı..."