M. Sencer, Osmanlı yönetiminin, yabancıdan daha az vergi, kendi yurttaşından daha çok vergi aldığını yazar: “Batı’da feodal krallar esnaftan çok tüccarı desteklediği halde Osmanlılarda durum tersineydi” (294). “Müslümanların ticaret mallarından 1/40, zimmilerden 1/20, müstemimlerden 1/10 oranında zekât veya öşür vergisi alınırdı” (Küçük, Cevdet 1007). “Son tahlilde Osmanlı ‘haşmetli’nin simgesi olan devlet aygıtı üretim ilişkileri açısından tutucu bir rol oynuyordu. Bu tutuculuk bir taraftan özel mülkiyet yönündeki gelişmeleri frenleme şeklinde ortaya çıkıyor, öte yandan da yoksul halk ayaklanmalarını kanlı bir biçimde bastırma şeklinde somutlaşıyordu” (Timur 1979, 225). "18. yüzyılın sonlarına gelindiğinde, Avrupa tüccarlarına sağlanan ayrıcalıklar, Osmanlı Devleti’nin kendi vatandaşlarına sağladığı ticaret haklarının çok ötesine geçmiş, hem Müslüman hem de zimmi olarak adlandırılan gayrimüslim Osmanlı tüccarları müstemin karşısında rekabet edemez duruma gelmişlerdi... Bu durumda Rum (vb.) kökenli zimmi tüccarlar aynı ayrıcalıkları elde etmek üzere Avrupa devletlerinin himayesine girmeye başladılar” (Pamuk 179, 180).