Çocuklar okula gider, anne babaları ise işe giderlerdi ama bana yasaktı oyun ve kitaplar. Benim ellerim kirli ve nasırlıydı. Saçlarım da keçe gibi sertti ve bazen de bitleniyordu.
Çocuk bile olamadan yetişkinliğe geçmiştim. Zaten ne oyuncağım olmuştu ne de oyun oynadığım bir günüm. Bizim evde hep gözyaşı ve hüzün vardı. Beş yaşıma gelip kardeşime bakmakla görevlendirildiğimde başlamıştı ilk işim. Sonra ev işlerinde anneme yardım ederek devam etti. Şimdi ise kendimi işçi çocuk olarak bulmuştum.
İlkokula başladığımda sanki dünyam değişmişti. Belki çok küçüktüm kimilerine göre ama ben büyüdüğümü biliyordum. Okul benim için huzur veren bir evdi sanki. Babamın öfkesinden ve annemin çaresizliğinden bıkmıştım artık. Oysa okulda her şeyi unutuyordum.
Topladığımız meyvelerin güzel olanlarını kasalara yerleştiriyor, çürük olanları ise çuvallara dolduruyorduk. Kemal Bey bu şekilde yapmamızı istemişti. Sonra öğrendim ki çürük olanlar meyve suyu fabrikasına, sağlam olanlar da pazara gönderiliyormuş.