hissettiğim tek şey, burada yabancı biri olduğum, bilinmezin içinde özgür kaldığımdı; bir amacım yoktu, buna rağmen etrafımı saran bu karanlık yaşamı damarlarımda dolaşan kanı hissettiğim gibi net hissediyordum.
Yüreğin adamakıllı sarsılabilmesi için ille de kaderin güçlü tokadı ya da her şeyi sertçe söküp atan bir güç gerekmez her zaman; hatta gelişigüzel nedenle yıkımı yaratmak, kaderin ele avuca sığmaz heykeltıraş isteğini tahrik eder. Biz insanoğlu, kendi anlaşılmaz dilimizde bu ilk hafif dokunuşlara bahane deriz ve onun o küçücük cüssesine rağmen çoğu zaman muazzam etkili gücüne şaşar kalırız; fakat hastalık nasıl sinsice ortaya çıkarsa, insanın kaderi de ancak her şey gözle görülür hale geldiğinde, olaylar başladığında kendini belli eder. Kader, yüreğe dıştan dokunmadan çok önce kurbanının aklında ve kanında içten içe ilerler. Kişinin kendini tanımaya başlaması aslında kendini savunmaya başlamasıdır ve bu, çoğu zaman beyhude bir savunmadır.
Kitap çok güzel iki hikayeden oluşuyor. Bir çırpıda okunabilen bir eser. Aslında konu olarak iki hikayede birbirine yakın. Ailesi içerisinde ezilmiş veya ihmal edilmiş insanlar anlatılıyor. Siz siz olun aynı evde yaşadığınız insanlara önem verin. Çünkü çevreniz size bir yere kadar destek verir. Yuva öyle değil. Yuvayı bizzat Cenab-ı Allah tesis etmiştir ve çok kutsaldır.
Kesinlikle okunmalı.
Sevgiyle ve kitapla kalın.
Yürek ÇöküntüsüStefan Zweig · Kırmızı Kedi · 201716.8k okunma
Denizcilerin aksine parayı hızla çıkarmaya alışkın olmadığı açıkça görülüyordu. Oysa denizciler bir el hareketiyle ellerini ceplerine atar, parayı çıkardıkları gibi masaya fırlatırlar; anlaşılan adam paraları itinayla saymaya ve bozuklukları parmaklarının arasında tartmaya alışkındı.