“İnanıyorum ki günde en az dört saat hatta kimi zaman dört saatten de fazla, her türlü maddi kaygılardan uzaklaşarak ormanlarda, dağlarda, tepelerde dolaşmazsam bedensel ve zihinsel sağlığımı koruyamam..."
Yürümek keyiflidir, çünkü öncelikle insanı gündelik yaşamın zorlamalarından geçici olarak da olsa kurtarır. Yürümek stresi, aceleyi, üretme zorunluluğunu yok eder. Yürümek, aslında yaşamın o kendine özgü zamanını yeniden bulmaktır. Yürürken yorulduğumuzda çimenlere oturmak, bir ağacın gölgesinde uyumak, bir ırmakta yüzmek yaşamın tadına varmamızı sağlar.
İlk adımlar bir düş gibi hafiftir, insan, arzusunun ipinin üstünde yürür, kafası imajlarla doludur, her şeye hazırdır, birkaç saat sonra kendisini bekleyecek olan yorgunluktan habersizdir.
Bir manzaranın güzelliğiyle birleşen sessizlik insanı kendine götüren bir yoldur. Zamanın durma anıdır; insana yerini bulma, huzur kazanma olanağı veren bir geçit o an açılır. Dünyanın hayhuyuna ve gündelik yaşamın kaygılarına dönmeden önce anlam ve içsel güç biriktirme anı.