İslami Dönem Türk Edebiyatı’nda ilk destanın Manas Destanı olduğu düşünülür. Kırgızların millî destanı olan Manas, yerleşik kanıya göre, Karahitaylar ile Karahanlılar arasındaki mücadelede Kırgızların durumunu ve Manas adlı kişiyi anlatır. Destan, 1885 yılında yazıya geçirilmiş, o zamana kadar da dilden dile aktarılarak gelmiş. Yedi bölümden oluşur. Araştırmacılar, toplam mısra sayısının, tahminen bir buçuk milyon olduğunu belirtirler. Dr. Alimcan İnayet, “Yusuf Mamay ve Manas Destanı” üzerine çalışmış. Manas okumak bir gelenektir Kırgızistan’da. Okuyana, “Manasçı” denir. Çin’in Sincan bölgesinden Yusuf Mamay da “Büyük Manasçı” unvanını almaya hak kazanır. Bir manasçıyı dinlerken zamanın dışına çıkıyorsunuz. Bu büyük destandan işte bir alıntı:
Adımı sanımı sorma bahadır,
Halkından vazgeçen bir yalnızım.
Gözüme alıp ölümü,
Cevap verecek halim yok?
Şaşkın dolaşan insan gibi,
Yol sorsam ne fayda eder?
Böbürlenecek halim yok?
Budala dolaşır her yerde,
Yalnız gezen bir kimseye
Halkını sormak ne fayda eder?
Gideceğim bir yer yok,
Şöyle dolaşan biriyim.
Sığınacak halkım yok,
Şaşkın gezen biriyim.
Hayalde yok iş arayıp,
Şaşalayan biriyim.
At ulaşmaz yol arayıp,
Yol şaşıran biriyim.