Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Akşemseddin’in Menkıbeleri

Zâhirden Bâtına

Turgut Güler

Zâhirden Bâtına Hakkında

Zâhirden Bâtına konusu, istatistikler, fiyatları ve daha fazlası burada.
0/10
0 Kişi
Okunma
Beğeni
91
Görüntülenme

Hakkında

Büyüklüğü ve kahramânlığı gönüllerinde taşıyan nice Türk, asır­lar içinde milletimizin hâfızasına girmiş ve aslâ çıkmamışlardır. Bu­nun nice misâlleri arasında Akşemseddin de vardır ve o, hep Türk kahramânlarının en ön sırasında olmayı başarmıştır. Başka hiçbir vasfı olmasa, sâdece İstanbul’un mânevî fâtihi bilinmesi, onun bü­yüklüğüne kifâyet eder. Lâkin, Akşemseddin, daha pek çok güzîde vasfı üstünde taşımaktadır. O, devrinin en meşhûr hekimlerinden biridir. Sokaktaki, köydeki, beldeki sıradan insanımızdan pâdişâh ve hânedân mensuplarına varıncaya kadar, onun tedâvisiyle şifâ bulan kişiler, neredeyse bir ordu kalabalığındadır. Tıbdan coğrafya ve târîhe, Kur’ân tefsîrinden fıkıha, hadîs ilminden eczâcılığa varınca­ya kadar, o devrin ayaklı kütüphânesi ve ayaklı laboratuvarı bilinen bir mevkide duran Akşemseddin, bunca imrenilecek, kıskanılacak hasletlerini yeterli görmemiş, bu saymaya çalıştığımız işlere “zâhir” sıfatını kondurmuştur. Zâhir, dış demektir. Zâhir, kabuk demek­tir. Zâhir, beden gözünün gördükleri, beden kulağının işittikleri­dir. Akşemseddin kâbındaki bir tecessüs ve merâk âbidesi, elbette zâhir ile yetinmeyecekti. Daha fazlasını taleb edip isteyecekti. Bu maksatla, ne kadar zâhir kapısı varsa hepsini kapatıp bâtın iklîmine daldı. Bâtın, öz demekti. Bâtın için içi, hakîkat meyvesinin usâresi demekti. Bâtın, ucu ve bucağı olmayan haşîn dalgalı bir ummân de­mekti. O ummânda rehbersiz ve kılavuzsuz gezilip dolaşılamazdı. Hacı Bayrâm-ı Velî, Akşemseddin’e kılavuz oldu ve onu bâtın okya­nusunda, en sâkin limana çekip, kemâle erdirdi. Ankara’daki Hacı Bayrâm-ı Velî Dergâhı’na mürîd olan Akşemseddin, oradan çıktı­ğında, bâtın ilminin gönül kanatlandıran bahçesinde, daldan dala konan bir bülbül olmuş idi. Turgut Güler, Akşemseddin hakkında şimdiye kadar yazılmış makâle ve kitap hacmindeki inceleme, araştırma ve roman tarzı eserlerin bi­rinci kaynağı olan ve Süleymâniye Kü­tüphânesi’nde iki ayrı nüshası bulunan Emîr Hüseyin Enîsî Efendi’nin kaleme aldığı Menâkıb-ül-Akşemsüddîn’i devrin kelime dağarcığı ve üslûbuna uygun şekilde yeniden söyleyerek notlandırmış ve bugünkü okurun istifâdesine sunmuştur.
Tahmini Okuma Süresi: 4 sa. 32 dk.Sayfa Sayısı: 160Basım Tarihi: Nisan 2022Yayınevi: Divan Kitap
ISBN: 9786257263306Ülke: TürkiyeDil: TürkçeFormat: Karton kapak
Reklam

Yazar Hakkında

Turgut Güler
Turgut GülerYazar · 16 kitap
1951 yılında Afyonkarahisâr’ın Sultandağı ilçe­sine bağlı Dort (bugünkü Doğancık) köyünde doğdu. Âilesi, 1959 Ocağında Aydın’ın Horsunlu kasabasına yerleşti. İlkokulu orada, Ortaokulu Kuyucak’da okudu. İki hafta kadar Nazilli Li­sesi’ne devâm ettikten sonra, Nazilli Öğretmen Okulu’na girdi. Bu okulun ikinci sınıfını bitirdiği 1968 yılında, İstanbul Yüksek Öğretmen Okulu Hazırlık Lisesi’ne kaydoldu. 1969-1973 yılları arasında, Yüksek Öğretmen Okulu hesâbına, İstanbul Üniversite­si Edebiyât Fakültesi Târîh Bölümü’nde tahsîl gördü. İstanbul Çapa’daki Yüksek Öğretmen Okulu’nun Kompozis­yon ve Diksiyon Hocası olan Ahmet Kabaklı’nın başkanlığında kurulan Türkiye Edebiyât Cemiyeti’nde, bilâhare bu cemiyetin yayınladığı Türk Edebiyâtı Dergisi’nde vazîfe aldı. Bir tarafdan üniversite tahsîline devâm etti, bir yandan da bahsi geçen der­ginin “mutfak” tâbir edilen hazırlık işlerinde çalıştı. Metin Nuri Samancı’dan sonra da ikinci yazı işleri müdürü oldu (Mart 1973, 15. Sayı). Bu dergide yazı ve şiirleri yayımlandı. 1973 Haziranında üniversiteyi bitirdiğinde, Malatya Mustafa Kemâl Kız Öğretmen Lisesi târîh öğretmenliğine tâyin edildi. Ah­met Kabaklı’nın arzûsu ile bu görevine başlamadı ve İstanbul’da kaldı, Türk Edebiyâtı Dergisi’ndeki mesâîyi sürdürdü. 1975 yı­lında hem Edebiyât Cemiyeti (Bakanlar Kurulu karârıyla Türkiye kelimesi kaldırılmıştı), hem de Türk Edebiyâtı Dergisi, maddî sı­kıntılar yaşadı, dergi yayınına ara verdi. Bunun üzeri­ne, resmî vazîfe isteği ile Millî Eğitim Bakanlığı’na mürâcaat etti. Van Alparslan Öğretmen Lisesi’nde başlayan târîh öğretmen­liği, Mardin, Kütahya ve Aydın’ın muhtelif okullarında devâm etti. 1984 yılında açılan Aydın Anadolu Lisesi’nin müdürlüğüne getirildi. 1992’de, okulun yeni binâsıyla berâber adı da değişti ve Adnan Menderes Anadolu Lisesi oldu. Bu vazîfede iken, 1999 Ağustosunda emekliye ayrıldı. 2000-2012 yılları arasında, İstan­bul’da, Altan Deliorman’a âit Bayrak Basım-Yayım-Tanıtım’da, yazı ve yayın çalışmalarına katıldı. Yine Altan Deliorman’ın çıkardığı Orkun Dergisi’nde, kendi adı ve müsteâr isimlerle (Yahyâ Bâlî, Husrev Budin, Ertuğrul Söğütlü) yazılar yazdı. İki kızı var. Yayımlanmış Eserleri: Orhun’dan Tuna’ya Uluğ Türkler, Ötüken Neşriyat, İstanbul, 2014; Takı Taluy Takı Müren (Daha Deniz Daha Irmak), Boğaziçi Yayınları, İstanbul, 2014; Cihângîr Tûğlar-Selîmnâme, Ötüken Neşriyat, İstanbul, 2014; Ejderlerin Beklediği Hazîne, Ötüken Neşriyat, İstanbul, 2015, Şehsüvâr-ı Cihângîr-Fâtihnâme, Ötüken Neşriyat, İstanbul, 2015.