Mutluluk, acı çekmediğin anlardan ibarettir. Onu da yaşadım ilk defasında, belki ikincisinde de kısa kısa, ama üçüncüde asla. Çünkü ilk iki, üçle birleştiğinde ıstırabın ne olduğunu öğrendim.
Tamamen gerçek bir hikayedir. Korku romanı ama ben öyle heyecanla sayfaları çevirdim ki ve korkmayarak anlatamam! Bitirmeden bırakmadım. Korkmamamın sebebi de sevdiğime de büyü yapılmasıydı. Daha doğrusu tek farkı o kadar korkunç yaşamadı ama beni etkilemesiydi. Kitabın içeriğini anlatayım bir kıza büyü yapılıyor ama gece de rahat bırakmıyor ne yapsa üstünde hatta aşık oluyor üzerindeki görünmez kıza o kadar hocaya gidiyor gitmesini engellemek için üzerinden gidiyor tam hocadan vazgeçtiği zaman üzerine musallat oluyor hatta üzerinde izler bırakıyor! Ne kadar anlatsam da okumadan daha iyi anlayamazsınız. inanılması güçse de gerçek bir hikaye yazarı zaten arkadaşımdır. Maalesef gerçek dedi. Ben eskiden öyle şeylere inanmazdım ama gerçekten size veya sevdiklerinizle öyle yapılınca inanıyorsunuz şeytan gibi oluyor insan, uyuyamıyor çok değişiyor her şeye sinirleniyor ama dua etmek işe yarıyor. Ben sürekli dua ettim ve şu an rahatım dua her şeyi çözüyor! Siz yeter ki Allah'a inanın hiçbir şey de takmıyorum sadece bana ne yaşattılarsa yaşasınlar istiyorum! hep derim beni yakanı yak Allah'ım. Bu arada korkuyu sevmiyorsanız, hele ki gerçek bir olay kaleme dökülmüş. korkuya gelemiyorsanız okumayın! Korku seviyorsanız da kesinlikle okumanızı tavsiye ederim! Ben korkmadım o ayrı bir mesele tabii.
Konusunu ve ilerleyişini ilginç bulduğum bir kitabın incelemesiyle geldim.Kitaba başlarken ciddi bir merakla başlamıştım ve yazar hem yazım diliyle hem de kurgunun akıcılığıyla bu merakımı kitabın sonuna kadar devam ettirdi.Psikosomatik Aşk Hikayesi’ne genç kurgu diyebiliriz.Dili basit değildi ancak asla yormadı.Karakterlerden bahsedecek olursam eğer her ne kadar psikolojik olarak iyi olan karakterler olmasalar da her biriyle bağ kurabildim.Bittiği için üzüldüğüm kitaplardan oldu.Kesinlikle tavsiye ediyorum⭐️
Mimar olan Aslı işinde çok başarılıdır. Yaşadığı ilişkilerden dolayı aşk inancı kalmamıştır. Bu düşüncesini de çevresindekilere belli etmektedir. Birgün düşünür ve kendinde eksiklik hisseder neydi aşk diye sorgular. Sonra çalışma arkadaşı olan Cemil’e aşık olur. Cemil ile aralarında güzel bir dostluk olduğu için bunu açıklamaktan korkar. Cemil işe gelmez iki gün Aslı merak ettiği Cemil’in evine gider. Orada ona yazdığı aşk mektuplarını okur. Aşka inanmayan birine aşık oldum, yazdıkları arasında yer almaktadır. Bu durumdan dolayı Cemil hiç açılmamış ona, kaybetmemek için. Şimdi Aslı bu mektupları okurken çok seviniyor çünkü aşkları karşılıklıdır. O sırada telefon çalar Cemil kaza yapmıştır ve durumu ağırdır. Hemen hastaneye giden Aslı hissettiklerini bilinci açık olmadığı halde Cemil’e anlatır. Cemil hasta yatağından kalkabilecek mi? Bunu okuyarak öğrenin. Ve burada görüyoruz ki hislerimizi cesur bir şekilde göstermemiz gerekiyor. Yarın çok geç olabilir. Vakit varken herkes sevdiğine sevgisini göstersin. Yazarın kalemi daim olsun.
Aşkın PeşindeZeki Marakoğlu · Vaveyla Yayınları · 201817 okunma
Hayat insanı yoran, yürümeye mecbur bırakılmış yollar gibiydi. Hiç girmek bile istemeyeceğin yola başka çıkış olmadığı için zorunlu gidersin. Yolda karşılaştığın insanlar ve gördüklerin yaşantını şekillendirir. Ya yolun bir yerinde kalır ya da yeni yollar keşfederek devam edersin
Yüreğinizi hiç başka yerde aradınız mı? Kendisi sizde olsa da başkasında attığını duyumsadınız mı? Ondan gelen yürek atışlarının sesinin sizin yüreğinizin sesi olabileceğini... Peki ya yüreğinizden sevdiniz mi? Severken kendinizi yitirip boyut değiştirdiğiniz oldu mu? O boyutlarda acı çekip, korku duyup yolunuzu ararken eş sürede mutlu da oldunuz
Kapağına Adalet Manifestosu yazmaya karar vermemde yorumuyla/eleştirileriyle geri dönüş yapan okurlarımın katkısı oldu. Eserimde adalet düzenini tamamen kendi bakış açımla yazdım. Ve insanların “yazdım” dediği kanunların, yarısının doğa düzeninin bir kopyası olmasının yanında diğer yarısının doğa düzenine başkaldırmak olduğunu anlatmaya çalıştım -ki bunu da mitlerle geçmişten günümüze taşınmış olan yaşamları gözler önüne sererek yaptım. Ve bunu başardığımı sizlerden gelen yorum ve eleştirilerden anladım.
Çiğdem Köroğlu’nun kurallara bağlı kalmaması ve içinden geldiği gibi yazması beni etkileyen en önemli noktadır. “Korku yazarıyım” diyen birçok kalem tutmayı öğrenmiş kişi “Korku kitabına çok hızlı giriş yapmalısın.” gibi takıntıları var ki bu beni korku okumamı engelleyen bir noktaydı. Kitapların, ekranda efektleriyle beni korkutacak bir noktası yoktur. Tanımadığım bir karakter için, olayın ne olduğunu daha anlamadan yazılan hiçbir cümle beni korkutamaz. Üstelik anlaşılmazlık benim kitapları okumamı zorlaştırıyor ve yarım bırakıyordum. Nekre ise bu hızlı giriş yapacağım takıntılarından kurtulmuş ve önceliğini karakteri size anlatan özelliği sayesinde onun başına gelmeye başlayan olayları kendi bedeninizde hissediyorsunuz. Devamının geleceği çok açık ve sabırsızlıkla bekliyorum.
Gabriel Garcia Marquez; “İlk cümlesinde neredeyse yataktan düşüyordum.” diyerek yorumladığı bu eseri ben ondan yıllar sonra yorumlamaya çalıştığımda “Gözlerim kelimelere kitlendi, gözlerimi kelimelerden ayıramadığım için yarısında uykuya daldığımı, koltuktan düştüğümde fark ettim.” şeklinde olur. Yazdıklarımda eksik var fazlası yok. Franz Kafka, Gregor Samsa’nın başına gelmiş imkansız bir olayı size o kadar sakin anlatıyor ki bir süre sonra size ilk cümlede söylenen fantastik olayı gayet normal karşılıyorsunuz ve sadece anlatılmaya çalışılan eleştirel felsefeye odaklanıyorsuz.