“Meğerse hiçbir şeye hakkım yokmuş benim. Konuşmaya, kırılmaya, anlatmaya, ağlamaya, düşmeye, sevmeye ve sevilmeye. Hayatımdaki herkes bana bir parça yaslanırmış ama benim yorulmam bile suçmuş.”
Gittikçe ağırlaşırken, dünya omuzlarında...
Yalnızca "Sana" kavuşacak olmanın huzuru var ruhumda.
Acı verdikçe dağlar, taşlar ve hatta yollar.
Sen yalnızca yolların sahibini hatırla...
Annemin gidişiyle yapayalnız kalmışım hissi kapladı yüreğimi...
Sanki o varken tüm dünya benimmiş gibi, Sanki o varken herkes benim dostummuş gibi... Onun gitmesiyle hepsini, her şeyimi kaybetmişim gibi...
“Sanman taleb-i devlet ü câh etmeye geldik / Biz âleme bir yâr için âh etmeye geldik.”
Yani “Sanmayın ki bu dünyaya makam mevki istemeye geldik. Biz bu âleme bir yâr için âh etmeye, dert çekmeye geldik.”
İbn Ataullah İskenderî k.s., Hikem’de der ki: “Bu dünyada yaşadığın sürece, üzüntü veren şeylerin olup durmasına şaşırma! Dünya sadece sahip olduğu özelliğini ve ayrılmaz vasfını ortaya koymaktadır.Ondan gönlünü çekesin diye Allah dünyayı hüzün mahalli ve keder madeni kıldı.”
seni sevmek en karanlık gecede en hüzünlü şarkılarla avunmak
zifiri karanlıkta güneşi bulmak yarına bir şans daha vermek
seni sevmek bazen ağlamayı da göze almak
sesini duyduğumda oh be demek, elini tuttuğumda ferahlamak demek
Bu yıl öğrendiğim en büyük ders:
Hiçbir şeyi zorlamamak.
Konuşmalar, arkadaşlıklar, ilişkiler, dikkat, sevgi...
Zorlama olan her şey, uğruna savaşmaya değmiyor.