Bırakın lütfen şiiri entel çocuklar değil Ahlak uğruna savaşan kıvırcık sakalları kötü çocuklar yazsın
“Sizin için en çok korktuğum Deccalden başka şeylerdir. Şayet Deccal ben aranızdayken çıkarsa, ona karşı sizi müdafaa eder, onun delillerini çürütürüm. Eğer ben aranızdan ayrıldıktan sonra çıkarsa herkes kendini ona karşı savunmalı ve şerrinden korunmalıdır. Zaten Allah mü’minleri onun şerrinden koruyacaktır. Deccal kıvırcık saçlı, onun gözü sönük (kör) bir gençtir. Ben onu sanki Cahiliyyede yaşamış Katan oğlu Abduluzzaya benzetiyorum. Sizden kim onu görürse Kehf suresinin başından birkaç ayet okusun, (bu ayetler sizi onun şerrinden koruyabilir). O Deccal Şam ile Irak arasından bir yerden çıkacak ve çok aşırı kötülüğünü sağa sola her yana yayacaktır. Ey Allah’ın kulları ona ve şerrine karşı kendinizi koruyup dirençli olun.
Reklam
burnu kıpkırmızı, saçı kıvırcık kadın elde sigarasi, nefesin olsam kadın
"Çillerimi ve uzun, esnek klavyemde rahatça gezinmemi sağlayan parmakları annemden almışım. Ama babamdan da siyah, gür ve kıvırcık saçlarını almışım. Kalın, gür kaşlarım da babamdan. Annemin yeşil gözlerini almışım. Babamın geniş burnunu. Annemin ince dudaklarını. Babamın tuhaf bir biçimde kıvırcık kulaklarını. Annemin uzun kirpiklerini. Babamın kocaman gülümsemesini. Annemin geniş alnını. Babamın güçlü çenesini. Annemin kemikli bacaklarını. Sanki annemin yarısıyla babamın yarısını bir mikserin içine koymuşlar ve çırpmanın sonucunda ben olmuşum."
Kâmran'ın kıvırcık sarı saçları, beyaz, nazik, parlak bir cildi vardı. O kadar parlak bir cilt ki, cesaretim olsa da kulaklarına yapışsam, yakından yanaklarına baksam, aynada gibi kendimi göreceğimi sanırdım.
Sayfa 20 - İnkılâp YayınlarıKitabı okudu
“Benzer kokular hatırlamaya çalıştı, ama kurmaya çalıştığı bütün yakınlıklardan vazgeçmek zorunda kaldı. Bu kokuda bir tazelik vardı, ama limon ya da turunç tazeliği değil, mürağacı, tarçın yaprağı, kıvırcık nane, huşağacı, kâfuru, çam iğnesi, mayıs yağmuru, ayaz ya da kaynak suyu tazeliği... de değil, hem de bir sıcaklık vardı, ama bergamot, selvi, misk gibi değil, yasemin, nergis gibi değil, gülağacı gibi değil, süsen... gibi de değil. Bu koku hem uçucu hem ağır öğeleri olan bir karışımdı, karışım değil, bunların bileşimiydi, üstelik az, zayıf, gene de sağlam, taşıyıcılığı olan, ince, tiril tiril bir parça ipekli gibi... gene ipekli gibi de değil, içinde bisküvi eritilmiş ballı süt gibi ama bu da olur mu hiç: süt nerede, ipek nerede! Kavranmaz bir şeydi bu koku, tasvire sığmaz, hiçbir yere oturtulamayan bir şey. Aslında hiç olmaması gerekirdi. Ama vardı işte, kesinlikle karşı konulmaz doğallığı içinde ortadaydı. Onun gösterdiği yöne, yüreği korkudan çarpa çarpa yürüyordu Grenouille, çünkü kokuyu izlemediğini, kokunun kendisini tutsak aldığını, direnemeyeceği biçimde kendine doğru çektiğini seziyordu.”
Reklam
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.