Ne fark ederdi ki zaten? Herkes ölüyordu nasıl olsa; iyisi de kötüsü de, güçlüsü de zayıfı da, hayata dört elle sarılanı da yaşama aşağılayanı da... Herkes göçüp gidiyordu. Her şey göçüp gidiyordu.
“Tanıdım bu kızıl kahkahayı. Aramış ve bulmuştum onu. Bütünlüğü bozulan, paramparça olan acayip bedenlerdeki şeyin ne olduğunu anlamıştım artık. Kızıl kahkahaydı bu. Gökyüzünde, güneşlendi be çok yakında tüm dünyaya yayılacaktı bu kızıl kahkaha!”
Reklam
İki yüzünün yalanı, yalanında iki yüzü olur ~kızıl goncalar Cüneyt
Vücudun, binip ummanlar aşacağım bir kalyon, bir mavna, dalgamda salınıp duran bir kotra; Alnın, taarruza hazırlandığım bir tabya, bir sur, aklımı başımdan alan o kırlangıç fırtınasıyla yıkılacak olan duvar; Kulağın, bir salyangoz, kalp biçimli bir yumuşakça, kıvrımlarında dolaştığım bir asma filizinin tomurcuğu; Kirpiğin, bir gözkapağının
"İnsan eskiden beri metafizik bir kavram olarak mutlak adalete inanır ama anlaşılan o ki evrende adalet diye bir şey yoktur."
Alaycılık, kendi sahamdaki mayınları temizlerken kullandığım bir kaçamaktır.
Sayfa 152 - Doğan KitapKitabı okuyor
Reklam
Gözlerini kapayıp içindeki tüm ruh dağılırken, dudaklarında ateşten bir dokunuşu, celladın kızıl demirinden daha kızgın bir öpücüğü hissetti.
Sultan Hamid'in kanlı bir hükümdar ve bir "kızıl sultan" olduğu hakkındaki iddialar da iftiradır. O, ancak, bu vatanı parçalamak isteyen Ermeniler için bir kızıl sultandır. Vatan düşmanları için kızıl sultan olan Abdülhamid, bizim için, olsa olsa, "ak sultan" olabilir.
Son arzumuz budur fani dünyada ; “Türk’üz varacağız Kızıl Elma’ya “
Reklam
Türk bakmamış İrem yahut Sebâ’ya Demiş “Gideceğim Kızıl Elma’ya “
... Ey yarım akıllı mutsuz hayvanlar, acımın, kederimin, onuru lekelenmiş düşüncelerimin tüm gücüyle lanetliyorum sizi!
Türkmen Göçü ve Kudüs'ün Türkler Tarafından Fethi
Şimdi gelelim Alparslan dönemine. Sultan Alparslan, arncasının politikalarını aynen devam ettirdi ve 1071 Malazgirt Meydan Muharebesi ile Doğu Roma' nın belini kırdı. Artık ikinci düşmanla ilgilenebilir, Fatımilerin üzerine yürüyebilirdi. Ancak 1072'deki talihsiz ölümü, Alparslan'ın Fatımi Seferi'ni başlamadan bitirdi. Yerine geçen oğlu Sultan Melikşah ise Filistin ve Suriye meselesini çözmek için Atsız adında bir Türkmen beyini görevlendirdi. Alparslan'ın Romanos Diogenes'i karşılamak üzere Azerbaycan'a çekildiği günlerde Suriye topraklarına büyük bir Türkmen akını gerçekleşti. Bunlar Selçuk Bey'in oğlu Aslan Yabgu'ya bağlı Türkmenlerdi. Başlarında da Atsız, Kızıl ve Şöklü gibi beyler bulunuyordu. Kudüs' e bir saat uzaklıktaki Ramle'ye yerleşen ve burayı kısa sürede bir kültür ve sanat şehrine dönüştüren Türkmenlerin yeni hedefi Kudüs'tü. Atsız Bey önderliğinde kuşatılan şehir kolayca ele geçirildi. Fatımilerin Kudüs valisi Türk kökenli idi ve eman verilmesi halinde şehri teslim edeceğini bildirdi. Selçuklular hiç kan dökmeden bu mukaddes şehre girdiler. Tarihler 1073'ü gösteriyordu. İlk cuma namazında Sultan Melikşah ve Abbasi Halifesi adına Sünni usulde hutbe okundu. Türklerin Kudüs hakimiyeti böylelikle başlamış oldu, Filistin'de Büyük Selçuklulara bağlı vassal bir Türkmen Devleti kurulmuştu ve bu devletin başkenti Kudüs'tü.
Sayfa 57 - Timaş YayınlarıKitabı okuyor
Nasıldı kuş? Neresinden vurulmuştu? Şivekâr göremedi. Ok değerse bir kuşun ancak kalbine değer Bunu bilmeyecek ne var? Kan düşer. Emilir o kızıl bezek O bembeyaz satıhta.
Küçük kardeş, hırpalanmak için yaratılmıştır.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.