Türkler, Türklüğünü islam sayesinde muhafaza etmiştir. Bulgarlar, Finliler hatta Kızılderililer Türk'tür. Ancak bugün Türklüklerinden bahsedilmemektedir. Kumanlar, İskitler,Traklar,Hunlar,bir kısım Tatarlar, Rus ya da Rum olarak görülen Ortodoks Türklerdir. Bu dönemde Türkiye'de, dış güçler ve içteki uzantıları yoğun psikolojik ve kültürel savaş ile İslam'ı Türk kimliğinden soyutlama mücadelesi vermektedir.
Biz asimile olmayacağız, Amerika’daki Kızılderililer de asimile olmak istemiyor, Kızılderili kalmak istiyor.Biz olduğumuz halimizle kalmak istiyoruz ve bunu gururla söyleyebiliyoruz.
Sayfa 125Kitabı okudu
Reklam
Zamanın durdurulamayan akışından, sürekli “bu an” ın geçmiş oluşundan duyduğum o iç sızısını anlatıyorum. Sanki büyük bir ırmak boyunca gidiyorum; hiçbir yerde durmama ve kıyıya çıkmama, hiçbir şeye ikinci kez bakmama izin yok(“Bir kurt bile, sıkıştırıldığında, kaçmadan önce durur, bir daha göremeyeceği düşmanına ikinci kez bakar,” der Kızılderililer) Görebildiğim kadarını görmek ve hemen unutmak zorundayım.
Sayfa 98 - Kültür Yayınları
Sen gülünce cumartesi olur, çizgi filmler başlar. Sen gülünce balkon serinler. Sen gülünce ders biter, aşıcılar gelmekten vazgeçer. Sen gülünce perde açılır, Kızılderililer hiç ölmez. Sen gülünce cereyanlar gelir, Metin gol atar, Rıdvan sahalara döner.
584 syf.
·
Not rated
O ve sonrası mı, zincir mi …??? Yoksa Türk olmak ve etkileri mi…???
Kitap aslında, ilk başta “ Yavuz Sultan Selim”e olan hayranlığımla başladı , ama kitap nerdeyse yarısına gelene kadar Fatih Sultan Mehmet ‘in İstanbul ‘u fethi ve onun Avrupa da, yol açtığı etkilerinden ve yansımalarından bahsediyor. Aslında, çok büyük ,bizim zannettiğimizden daha da büyük bi etki. Neden….??? İstanbul ‘un Fethi ve
Tanrı'nın Gölgesi - Yavuz Sultan Selim ve Bilinmeyen Hikayesi
Tanrı'nın Gölgesi - Yavuz Sultan Selim ve Bilinmeyen HikayesiAlan Mikhail · Epsilon Yayınları · 202215 okunma
Sevgili Dost, Kim kazandı? Hepsinden hızlı koşan mı? Çıtayı düşürmeden sıçrayan mı? Kelebek gibi kaçıp arı gibi sokan mı? Kim kazandı? Sabahlara kadar sınavlara çalışan mı? Yürüyenin elinden çantayı kapıp kaçan mı? Güzellik yarışmasında "Kraliçe" olan mı? Kim kazandı? Yüzlerce kiloyu kaldıran mı? Yüzlerce kişiyi güldüren mi? İlk defa yüzerek Manş'ı geçen mi? Kim kazandı? Atom bombasını Hiroşima'ya atan mı? Everest'in tepesine ilk kez varan mı? Doksanıncı dakikada maçı alan mı? Kim kazandı? Kitapları milyonlarca satan mı? Kafasıyla mermerleri kıran mı? Sesiyle dünyayı ayağa kaldıran mı? Kim kazandı? İhaleyi "aslanın ağzından" kapan mı? Kepçeyi elinden bırakmayan mı? Atlı mı kazandı yoksa yayan mı? Kim kazandı? İspanyollar mı, Kızılderililer mi? Hitler mi, Yahudiler mi? Beyazlar mı, zenciler mi? Kim kazandı? Kosovalılar mı, Sırplar mı? Maviler mi, Yeşiller mi? Kuzular mı, kurtlar mı? Kim kazandı? Odunlar mı, küller mi? Terziler mi, kumaşlar mı? Avcılar mı, kuşlar mı? Kim kazandı? Güller mi, surlar mı? Salonlar mı, kırlar mı? Değnekler mi, körler mi? Kim kazandı? Diriler mi, ölüler mi? Çobanlar mı, sürüler mi? Efendiler mi, köleler mi? Kim kazandı? Sevgili Dost, Herkes kaybetti. Ölüm kazandı.
Reklam
Zincire vurulmuşlardı. Bir yerli yorulduğunda ya da güçsüzlükten bayıldığında zincirli başı kesiliyordu. Böylece zincirlerle birbirine bağlı olan diğerlerini çözerek vakit kaybetmemiş oluyorlardı.
Sayfa 88
“Armudun iyisini ayılar yer” sözü geldi aklıma
Kızılderililer bitkilerle tedaviyi ayılardan öğrendiklerini söyler.
Sayfa 58 - Çınar
Annelerin değişik tedavi metodları vardır
“Anne, çok kötüyüm, ölüyorum galiba,” dedim. “Tövbe de kuzum. Ne ölmesi... Nazar değdi sana. Ondan oldun böyle.” Annem gitti, yan odadan büyücek bir battaniye getirdi ve onu yere serdi. Masanın üzerinde duran boş reçete kâğıtlarından birini aldı eline. Diğer eline de perdede saplı duran dikiş iğnelerinden birini. Merak ve biraz da çaresizlikle izliyordum yaptıklarını. “Hadi, yat battaniyenin üzerine,” dedi. “Ne yapacaksın?” dedim. Cevap vermedi. Yataktan inerek yere battaniyenin üzerine sırtüstü yattım. Annem, elindeki boş reçete kâğıdını iğneyle delerek, bir yandan mırıl mırıl dualar okuyor, bir yandan da Kızılderililer gibi etrafımda dönüyordu. Beş altı tur attıktan sonra, sobanın yanından aldığı kibritle delik deşik olmuş reçete kâğıdını yaktı. Küllerini yine dualar okuyarak üzerime serpti. Başımdan ayak ucuma kadar sıvazlayarak işini bitirdi. “Hadi kalk kuzum, bir şeyin kalmadı,” dedi. Kalktım, yatağa uzandım. Çok iyi hissediyordum kendimi. Titremelerim geçmiş, ateşim de dinmişti. Abdest almak için banyoya doğru giden annemin arkasından, dayanamadım konuştum: “Babam haklıymış. ‘Oğlum, annen diplomasız doktordur, derdi de inanmazdım.” “İyi doktormuşsun valla... Yalnız, yarın hemşirelerin yanında falan söyleme yaptıklarını.” Dualarının içine karıştı gitti cümlelerim.
İşte böylelikle Ağaçsansarı gökyüzünde kaldı. Berrak gecelerde, kuyruğundaki oktan tanıyabilirsiniz onu. Kızılderililer ona O jeeg An-nung yani Ağaçkakan Yıldızları der ama beyaz adamlar onu “Büyükayı Takımyıldızı” olarak tanır.
Reklam
Flütü, bataklık ormanından kesilmiş kamışlardan yapılmıştı. Şöyle bir üfledi mi uzaktaki kayalardan yankısı duyulur, ayışığında dans eden ve gözden kaybolan küçük adamlar, müziğe eşlik ederek neşeyle gülerlerdi. Hafifçe üflediğinde Kızılderililer onu duymazdı, çünkü ses doğruca çiçeklerin kalbine giderdi. Bunu işiten periler ise ileri atılıp sesi daha iyi duysunlar diye çiçeklerin üzerine çıkarlardı.
Kızılderililer, fotoğrafların insan ruhunu hapsettiğine inanırlarmış. Hayır. Bence asıl yazıdır insanın ruhunu hapseden, duygularını yakalayan ve onu çırılçıplak maskesiz ortaya seren.
açıp okusana bunları, gittiğin ülkeyi öğrensene! Biz Amerika’yı hâlâ tüylü Kızılderililer ve kovboylar diyarı mı sanıyoruz? Profesör olacaksın, bir ülkeye bu kadar bilgisiz gelinir mi?
1,500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.