Son yirmi dört saattir, diyorum kendi kendime,karanlık, dev gibi bir duygu selinin ortasında, sen bir girdabın, durgun suyun içine sığınmış gizleniyorsun. Durgun bir suyun içine hapsolmuşsun. Koca bir sel dalgasının yanı başında, bir girdabın içinde fır dönüyorsun, yük hafifletmek için denize atılmış bir ağırlık gibi. Bu uzun müddet böyle devam edemez, diyorum kendi kendime. Asla göğüsleyemediğin bir
dalga. Ya da belki hayatın boyunca hep böyleydi. Hayatın boyunca karanlık, dev bir dalganın yanındaki sığlığa sığınmışsın.
İnsanı tanımak, anlamak, kabul edip değer verdiğini göstermek üzerine yazılmış gerçekten değerli bir kitap. Kitabın içinde başka kitaplar üzerinden referanslara dayalı örnekler, kişisel tecrübeler, bilimsel araştırmalara dayalı gözlemler yer verilmiş buna rağmen kitap oldukça akıcı. Dikkatli okunması ve sindirilmesi gerekiyor. İnsanları anlamak ve kendimi tanımak adına bana çok yeni bakış açıları kattı, bazen de olanı fark etmemi sağladı. Mutlaka okumanızı öneririm.
Etkili empati kuran insanlar, kendilerine anlayış ve güvenilirlik kazandıracak şekilde acı çekmişlerdir. Oyun yazarı Thornton Wilder bir keresinde böyle bir kişinin dünyaya getirdiği zorlayıcı varlığı tarif etmiştir:
"Yaranız olmasaydı gücünüz nerede olurdu? Alçak sesinizin insanların kalbini titretmesini sağlayan şey sizin pişmanlığınızdır. Melekler bile yeryüzündeki sefil ve serseri çocukları, yaşamın çarkları arasında kırılmış bir insanın ikna edebileceği kadar ikna edemez. Aşkın hizmetinde yalnızca yaralı askerler hizmet edebilir."
The people who practice effective empathy have suffered in ways that give them understanding and credibility. The playwright Thornton Wilder once described the compelling presence such a person brings to the world:
"Without your wound where would your power be? It is your very remorse that makes your low voice tremble into the hearts of men. The very angels themselves cannot persuade the wretched and blundering children on earth as can one human being broken on the wheels of living. In love's service only the wounded soldiers can serve."
"Hayatımızda öyle anlar vardır ki," diye yazmıştı Honoré de Balzac, "dostumuzun yakınımızda olduğunu hissetmek dayanabileceğimiz tek şeydir. Yaralarımız, sadece acının derinliklerini ortaya çıkaran teselli edici sözlerin altında açılır."
"There are moments in our lives," Honoré de Balzac wrote, "when the sense that our friend is near is all that we can bear. Our wounds smart under the consoling words that only reveal the depths of pain."
Çünkü kimse kalmıyor, uzun vadede hayaletlerinizle tek başınızasınız. Sen gemisin, onlar şişe.
Because nobody stays, in the long run you're on your own with your ghosts. You're the ship, they're the bottle.