Her şeyin aslına, ilk Neden'ine, kökenine varmak istiyorsun değil mi?" dedi öte hayattan nice manzaralar seyredebilmiş hasmım. "Saf olana, bozulmamış olana, sahih şeye ulaşmak istiyorsun. Ama yok öyle bir başlangıç. Hepimizin taklidi okluğu bir asıl, bir anahtar, bir söz, bir köken aramak boşuna."
Özgür olmak (Freisein) köken olarak dostlar arasında olmak (bei Freunden sein) anla­mına gelir. Özgürlük (Freiheit) ve arkadaş (Freund) Hint-Avrupa dil ailesinde aynı köke sahiptir. Özgürlük esasında bir ilişki keli­mesidir (Beziehungswort). İnsan kendini ancak iyi bir ilişkide, diğer insanlarla mutlu bir birliktelik içinde gerçekten özgür hisseder.
Reklam
Saf olana, bozulmamış olana, sahih şeye ulaşmak istiyorsun. Ama yok öyle bir başlangıç. Hepimizin taklidi okluğu bir asıl, bir anahtar, bir söz, bir köken aramak boşuna.
Atık Kültürü
... Fakat satıcılar ne kadar uğraşsalar da gidermeyi vaat ettikleri açlık dinmiyor. İnsanlar tüketim malına dönüşmüş olabilir, ama tüketim malı insana dönüşmez. Köken, akrabalık, dostluk, sevgi peşindeki çaresiz arayışımızı sona erdirecek insanın yerini tutamaz.
Sayfa 142Kitabı okudu
Bir Dinin Bağılları Kötü Durumda İse O Din Hatalıdır
‘‘Bir dinin bağlıları kötü durumda ise o din hatalıdır.’’ Tabii bu söylem tersine çevrildiğinde zımnen ‘‘Bir dinin doğru olması için o dinin bağımlılarının iyi durumda ve güçlü vs. olması gerekir.’’ gibi bir anlama gelmektedir. Muhatapların bunu nasıl ispat edeceğini gerçekten oldukça merak etmekteyim. Bizim bunun zıddını ispat etme yükümlülüğümüz yok. Zira burada çürütme iddiasında olanlar onlar. İspat etmesi gerekenler de onlar. Hangi metafizik kurguyu sağlayarak bunu ispat edeceklerini ciddi şekilde merak etmekteyim. Bu önermede delilsiz olmak bakımından bir önceki madde ile aynı durumda olan bir yapıda. Tabii bu kurguya göre İslam’ın bu güçsüzlüğe rağmen ilk döneminde Arap yarımadasında ortaya çıkardığı inanılmaz güç muhatapların Müslüman olmasını gerektirirdi. Yani onlar 900 yılında yaşıyor olsalardı bu argüman sebebiyle Müslüman mı olacaklardı? Zaten böylesi bir bakış açısı her zaman güçlünün yanında yer almayı ve güçlüyü haklı kılmayı gerektireceği için belki de gerçekten Müslüman olurlardı. Hakikat bu bakışta gücün yanında veya yakınında olmaktan köken almaktadır. Bu gerçekten sonuçları pek kabul edilebilir bir şey değildir.
Sayfa 39 - İnsan YayınlarıKitabı okuyor
Rabbi'l-alemin
𝗥𝗮𝗯𝗯𝗶'𝗹-𝗮𝗹𝗲𝗺𝗶𝗻 tabiri, Allah'ın hem her ırk, etnik köken, milliyet, nesil, din ve sosyal durumdaki tüm insanlar, hem de tüm cinler üzerindeki hâkimiyetini pekiştirerek, tüm insanların eşit derecede Allah'a ait olduğunu ifade etmektedir. Bununla birlikte, 𝗥𝗮𝗯𝗯 kelimesi, aynı zamanda 𝗸𝗮𝘆𝘆ı𝗺, 𝗺𝘂𝗿𝗲𝗯𝗯𝗶, 𝗺𝘂𝗱𝗲𝗯𝗯𝗶𝗿 (tedbir eden) ve 𝗺𝘂𝗻'𝗶𝗺 (nimet veren) anlamlarını da barındırır ve Allah'ın her bir insanı yarattığını, rızıklandırdığını, himaye ve terbiye ettiğini vurgular. Ayrıca Allah (cc) ile insan arasındaki efendi-köle ilişkisi, beşeri toplumların normlarından tamamen farklıdır. Allah'ın Rabb olarak kabul edilmesi kulun el-hamdu lillah haykırışıyla birleşerek, bu ilişkinin temelinde, bir tarafta himaye ve şefkat, diğer tarafta ise kulun samimi ve gönülden hizmetinin bulunduğuna işaret etmektedir
Reklam
Kişiliğimiz doğuştan getirdiğimiz ve mizaç dediğimiz çekirdekten köken alır. Bir başka ifadeyle doğuştan bazı farklılıklarla dünyaya geliyoruz. Dolayısıyla farklıyız, her konuda eşit değiliz ama eşdeğeriz.
Sayfa 21 - TimaşKitabı okuyor
Sophie
Bugün itibariyle kitapyurdu.com'da okuyucularla buluştu. SOPHİE Dünyanın birçok ülkesinde. Avrupalı bir annenin sürdüğü pusette Uzakdoğulu bir çocuk görmek, adı Louis olan bir Hintli, Sri Lankalı bir çocuk, Richard ismiyle çağrılan bir Çinli… Fakat bu manzaralar kafasına bir türlü oturmuyordu. Bir Çinliye Richard ismi yakışmıyor gibi hissediyordu. Ne bileyim, onun ismi bu olmamalı, ona Wang denmeliydi, belki Zhang, Chen, Huang… Perulu bir çocuğa Gomez, Fernandez, Hintli bir kız çocuğuna Krisha, Arshia, Banhi ismi daha çok yakışıyordu. Belki de isimlere dair zihinsel şemalar kişinin etnik kökeni ile eşleşerek oluştuğu için bu eşleştirmeye uymayan bir ismi zihinsel algı kabul etmek istemiyordu. Bir gerçek var ki ne kadar zorlansa da, telaffuz da edilse, zihin asıl olması gereken isim şemalarına uyan ve yakışan isimleri çağırıyordu. Abdülkadir Bilgili'nin kaleminden çıkan, benzersiz bir kimlik ve köken arayışını ele alan derinlemesine bir roman. Kitap, doğduğu andan itibaren farklı kültürler arasında sıkışıp kalmış bir kız çocuğunun, kimliğini ve köklerini arama sürecini anlatıyor. Sophie, biyolojik ve manevi aileleri arasında bölünmüş, her iki dünyada da kendine bir yer bulmaya çalışırken, kimlik, aile ve aidiyet kavramlarını sorguluyor. Roman, Sophie'nin hem Afrika köklerine uzanan yolculuğunu hem de Batı toplumundaki yerini bulma çabasını eş zamanlı olarak ele alıyor.
Sayfa 100Kitabı okudu
Doğa bilginleri, iki ya da daha fazla evcil ırk arasında veya yakın-ilişkili iki doğal form arasında alışkanlığa, beğeniye ve mizaca ilişkin çok sayıda ufak ayrıntı bakımından sıkı bir uyuşma olduğunu görünce, bu olguyu onların sözkonusu donanımları barındıran ortak bir atadan köken aldığını destekleyen bir argüman olarak kullanır ve hepsinin aynı türe dahil edilmesi gerektiğini savunur.
Sayfa 244
"Mûsâ, kelime anlamı itibariyle sazlık alan anlamına gelir ve orada bulunduğu için bu isim verilmiştir."
Siyer Yayınları
Reklam
Şamanizm' in köken olarak anaerkil dönemde ortaya çıktığı tahmin edilmektedir, şaman sözcüğü için dört farklı görüş öne sürülmektedir; Hindistan'daki Pali dilinde ruhlardan esinlenen kişi anlamına gelen "samana sözcüğünden türemiştir, Sanskritçe'de budacı rahip anlamına gelen samana sözcüğüdür, Mançu dilinde oynayan zıplayan, bir iş görürken sürekli olarak hareke eden anlamındaki saman kavramından gelir. Tunguz kökenlidir. Yuçen dilinde "şan-man" büyücü demektir.
Siyah Beyaz YayınlarıKitabı okuyor
"Anne baba kavramını hor görüyor, aileyle ilintili her şeyden doğal olarak nefret ediyor ve köken kelimesinden gerçekten tiksiniyordu. Bir ailenin içine girmek onun için daima imkânsız olmuş, onu tanıdığım müddetçe asla böyle bir şey yapmamıştı. Her türlü tabir caizse bağlılık duygusunu başka her şeyden fazla hor görüyordu."
Sayfa 45 - YKYKitabı okudu
Bir entelektüel, gemisi battıktan sonra karada değil, karala birlikte yaşamayı öğrenen birine benzer." Köken değil, başlangıç.
Sayfa 26 - MetisKitabı okudu
Deneyimlerinin ilgisini çekmesi üzerine Bowlby, tıp fakültesine gitti ve sonrasında yedi yıl psikanalizden geçtiği psikiyatri eğitimine başladı. Analisti onu, görünüşte zor bir hasta olarak gördü. Ronald Fairbairn gibi, Freud'un diğer insanlara olan ihtiyaca yeteri kadar önem vermediğini öne süren akıl hocalarından etkilenerek, hastaların temel problemlerinin iç dünyalarındaki çatışmalarda ve bilinçdışı fantezilerde yattığı profesyonel hükmüne karşı çıktı. Bowlby, sorunların çoğunlukla dıştan, gerçek dünyanın gerçek ilişkilerinden köken aldığında ısrar etti.
Sayfa 24 - CK Yayınevi, 1. Baskı, Eylül 2015.Kitabı okudu
Dünyanın çeşitliliği içinde anımsama da unutma da yolunu şaşırır; bilginin çeşitliliği içinde, olguların uçsuz bucaksız kütlesi içinde insanın nereden geldiği ve nereye doğru çabaladığı önemsizleşir, köken ve hedef silikleşir.
1,500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.